Bundan tam 15 gün önce, takvim yaprakları 9 Mart’ı gösterdiğinde, EuroLeague ve Fenerbahçe efsanesi Zeljko Obradovic’in doğum günüydü. Dünyaya gelişinin 61. yıldönümünde kendisini bu yazıyla onore edelim diyerek kaleme aldık. Editör kontrolü falan derken bugüne sarktı; hoş, Zeljko Obradovic etkisinden bahsetmek için özel bir güne gerek de yok.
EuroLeague tarihinin en çok şampiyonluk gören koçu, Fenerbahçe’ye 2013 yılında transfer oldu. O sezona Cumhurbaşkanlığı Kupası ile başladı, Süper Lig şampiyonluğu ile de noktayı koydu. 2014-2015 sezonunda ise Obradovic yönetimindeki Fenerbahçe Beko, tarihinde ilk defa EuroLeague’de Final Four’a kaldı. Sarılacivertliler için 2015’teki F-4 deneyimi umduğu gibi sonuçlanmadı için fakat Madrid’de edinilen acı tecrübe bir sonraki sezondan itibaren başlayacak güzel günlerin müjdecisi oldu. 2015-2016 sezonunda Fenerbahçe Beko bir kere daha EuroLeague’de Final Four’a yükseldi. Bu defa yarı final etabını da başarıyla geçip finalde CSKA Moskova’nın rakibi oldu. Takım, Khryapa’yı maçın kırılma anında box-out edebilse, tartışmalı düdüklere rağmen Berlin’de mutlu sona ulaşacak, böylece Fenerbahçe Avrupa’daki ilk şampiyonluğu için 1 sene daha beklemeyecekti.
Yine de Fenerbahçe o sezon Avrupa’nın en formda basketbol ekiplerinden biri olduğunu ispatladı. Ardından Anadolu Efes’i Türkiye Süper Ligi’nin final serisinde geçerek hoş bir teselli buldu.
2016-2017 sezonu, Fenerbahçe için bir rüyadan farksızdı. Takım EuroLeague’de normal sezonu üst sıralarda noktalamamasına rağmen play-off serüveninin başlamasıyla birlikte bambaşka bir kimliğe büründü ve İstanbul’daki finalde EuroLeague tarihinin en önemli ekollerinden Olympiacos’u geçerek Avrupa’nın zirvesine tırmandı.
Türkiye’ye dönüşünde ise ezeli rakiplerinden Beşiktaş’ı finalde saf dışı bırakarak bir kere daha Türkiye şampiyonluğuna ulaştı. 2017-2018 sezonunda Fenerbahçe, EuroLeague’deki istikrarını koruyarak bir kere daha Final Four vizesini aldı. Belgrad’da finale yükselen temsilcimiz Real Madrid engelini aşamadı. Türkiye Süper Ligi perdesinde ise; finalde Tofaş’ı geçerek bir kere daha Türkiye şampiyonu oldu. 2018-2019 döneminde Fenerbahçe, EuroLeague normal sezonunu lider bitirdi. Ancak sezonun en belirleyici bölümünde patlak veren sakatlık sorunları takımın ritim kaybetmesine yol açtı. Larkin’in öncülüğünde önemli bir çıkış yakalayan Anadolu Efes, o sezon hem Avrupa’da hem de Türkiye’de Fenerbahçe ile rekabetinde gülen taraf oldu.
2019-2020 sezonu, Obradovic’in en çok eleştirildiği sezon oldu. Çalkantılı geçen sezonda Fenerbahçe EuroLeague’de playoff potasına girmeyi başardı. EuroLeague, COVID-19 nedeniyle iptal edilmese belki Fenerbahçe tüm sıkıntılarına karşın bir F4 daha görecekti. O sezon pandemi yüzünden Türkiye Süper Ligi’nin de tamamlanmadığını ve Fenerbahçe’nin pandemi öncesinde Türkiye Kupası’nı müzesine götürdüğünü hatırlamakta yarar var. Yani Obradovic, en sık eleştirildiği sezonda bile Fenerbahçe’ye kupa kazandırmış, yarıştığı kulvarlardaki hedeflerinden de kopmamıştı.
Yukarıdaki paragraflar, Zeljko Obradovic’in Fenerbahçe’de geçirdiği 7 sezondan aklımda kalanlar; elbette Obradovic, bu sezonlarda başka başarılar da elde etti. Mesela önceki satırlarda pek bahsetmediğim birkaç Cumhurbaşkanlığı Kupası ve Türkiye Kupası daha kazandı. Zaten Obradovic’in Fenerbahçe kariyerini tek bir yazıya sığdırmam mümkün değil. Ayrıca Obradovic’in Fenerbahçe’ye gelmeden yaptıklarını da kabaca hatırlatmak gerek. Partizan, Joventut Badalona, Real Madrid ve Panathinaikos ile EuroLeague şampiyonlukları yaşadı.
Benetton Treviso’yla da Saporta Kupası’nı (günümüzde EuroCup’ın muadili) kazandı. Avrupa’da elde edilen bu başarılara sayısız ulusal lig ve kupa kazancını da ekleyebiliriz. Baş antrenör olarak Yugoslavya (artık Sırbistan elbette) Milli Takımı’yla Avrupa ve Dünya şampiyonluğunu da (1996 ve 1998) kazandığını vurgulamak şart.
Zeljko Obradovic, Fenerbahçe’ye ve Türk basketboluna büyük bir vizyon getirdi. Fenerbahçe bu devirde altyapısından üst seviyeye pek oyuncu çıkaramadı (abartılı bulduğum bu türden tenkitlerde hiç haklılık payı yok diyemem) fakat Melih Mahmutoğlu’nun sabit bir şutörden topa daha iyi yön veren bir skorer garda evrilmesinde Obradovic de rol oynadı. Obra’nın idaresindeki Fenerbahçe, 5 yıl üst üste EuroLeague’de F-4’e kaldı. Bunların üçünde finale çıktı, birinde de zafere ulaştı. Fenerbahçe’nin bu süreçte basketbola yaptığı yatırım Anadolu Efes’in de yeniden canlanıp Efes Pilsen adıyla yarıştığı senelerdeki gibi Türkiye’de ve Avrupa’da daha dominant biçimde ses getirmesine vesile oldu. Bu rekabet görüldüğü üzere yalnızca Fenerbahçe adına değil; Anadolu Efes, Pınar Karşıyaka, Tofaş, Beşiktaş, Galatasaray gibi diğer büyük kulüpler adına da faydalı oldu. Türkiye Süper Ligi’nin izlenme oranı ve toplam kalitesi arttığı gibi (özellikle pandemiyle birlikte milli takıma da yansıyan genel bir düşüş var, bunu da göz ardı edemeyiz) Anadolu Efes, bugün oynadığı akıcı ve tempolu basketbolla EuroLeague’in en güçlü şampiyonluk adaylarından birine dönüştü.
Post-Obradovic dönemindeki Fenerbahçe, Igor Kokoskov’un kaptanlığında nihayet rotasını buldu. Fenerbahçe, EuroLeague’de tekrar iddialı bir organizasyon hâline geldi ve her rakibi için caydırıcı bir kuvvet oldu. Fenerbahçe, Kokoskov’un koçluğunda Obradovic mantalitesinden ayrışarak kısaların üretimine dayalı bir oyun sistemine geçti ama Obradovic’in ektiği kültürün tohumları Ataşehir’deki varlığını sürdürüyor. Parkede geri adım atmayan, skora aldırmaksızın maçı bırakmayan bu mücadeleci zihniyetin temelini Obradovic attı. Fenerbahçe bu sayede Avrupa basketbolunun simge takımlarından ve vazgeçilmez markalarından biri oldu. Daha da kalıcısı; bir ruh edindi. Obradovic gittikten sonra da yaşayan bir ruh…
Mehmet Şükrü Özen