Yıllar geçtikçe basketbol oyun anlayışı da değişiyor. Tıpkı bir organizma gibi basketbol, kendini yenilemekte ve yeni oyun anlayışlarını sistemin içine dahil etmekte. Kimi zaman ihtiyaçlardan doğan, taktiksel üstünlük için yapılan hamleler dünya basketboluna yön verebiliyor. Buna örnek olarak balkanlarda doğan Yugoslav basketbol ekolünü vermek isabet olur.
Ekol, sözlük anlamıyla sanat; bilim ya da felsefe alanında bir kişinin başlattığı ve ardıllarının ona benzer biçimde devam ettirdiği durumlar için kullanılan bir kelimedir. Yugoslav basketbol ekolü ise 7 balkan ülkesinin yani 7 Doğu Avrupa ülkesinin (Sırbistan, Hırvatistan, Bosna Hersek, Kosova, Slovenya, Karadağ, Makedonya) katkılarıyla doğmuştur. 80’li ve 90’lı yıllarda yapılan turnuvalarda ise sürekli zirveye oynayan bir takım haline bürünmüştür. Yugoslavya Devleti, II. Dünya Savaşı’ndan sonra 7 devletin tek bir çatı altında birleşmesiyle kurulmuş ve 1992 yılında resmen yıkılmıştı. Sırbistan ve Karadağ Yugoslavya ismini kullanmaya devam etse bile 2002 yılında bu karardan vazgeçilmiştir. Sonraki yıllarda iki devlet birbirinden ayrılmış ve bağımsızlıklarını ilan etmiştir.
1990 Dünya Basketbol Şampiyonası’nda takımın iki büyük yıldızı arasında çıkan sorun, Yugoslavya’nın özeti gibiydi. Drazen Petrovic ve Vlade Divac bayrak krizinden ötürü bir daha asla eskisi gibi dost olamayacaklardı. Etnik gruplar arasındaki milliyetçi hareketler, devleti parçalanmanın eşiğine sürüklemişti. Yugoslavya’dan bağımsızlığını ilk olarak Slovenler ve Hırvatlar kazanmıştır. 25 Haziran 1991 gününde bu iki millet bağımsızlığını ilan etmiş ve diğer etnik gruplar da sonraki yıllarda bu acılarla dolu parçalanma sürecini devam ettirmiştir. Nitekim Yugoslavya parçalansa dahi onların basketbol ekolü küresel çapta; oyuncu ve koç bazında devam etmeyi başarabilmiştir.
Yugoslav basketbol ekolü, Amerikan basketbol ekolünden farklı olarak oyun kurucudan pota altı oyuncusuna kadar hepsinin topu getirebileceği, uzun-orta mesafe şut atabileceği ve basketbolun temel işlevlerinin tamamının yerine getirebileceği oyun anlayışı ve oyuncu stili üzerine kuruludur. NBA’den alışık olduğumuz 10-15 saniyede yapılan hücumlardan ziyade Yugoslav basketbol ekolü, set hücumlarına ve 24 saniye hücum süresinin tamamının etkili bir biçimde kullanılmasına da dayanıyordu. Hatta hızlı hücum eden takımları durdurmak adına yapılan tatlı-sert faullere zamanında “Yugoslav faulü” denmiştir. Günümüzde ise bu fauller Euroleague’de teknik faul olarak değerlendirilmektedir. Çoğu basketbolsever bu faullerden nefret etse bile taktiksel olarak o yıllarda çok işe yaramış ve kimi zaman takımlar, sayı yemekten kurtulmuştur. Hatırlatılmalıdır ki bu kıyaslamalar yapılırken günümüz NBA oyun stili esas alınmamaktadır.
Yugoslavya’yı meydana getirmiş olan devletler, bugün en uzun boy ortalamalarına sahip insanlardan meydana gelmektedir (Bosna Hersek, Karadağ, Sırbistan). Yugoslav ekolünde, 1 numaradan 5 numaraya kadar tüm oyuncular genelde mevkilerinin boy ortalamasının bir nebze üstünde olan oyunculardı. Günümüzde bu duruma örnek olarak Luka Doncic verilebilir. Yugoslav ekolünden yetişmiş oyuncuların, zekaları ve top sürme kabiliyetleri ile sahanın her yerine ayak bastığı ve gerektiğinde 5 numaralı mevki oyuncusunun bile yaratıcı paslar verip takıma ekstra katkı sağladığı çokça görülmüştür. Buna bariz örnek olarak günümüzde Nikola Jokic’i söyleyebiliriz. Çoğu 4-5 numaralı mevki oyuncularına göre basketbol zekası bir hayli fazla olan 2.13 cm boyundaki bu dev adam, top sürme becerisi ve orta mesafe şutlarıyla Yugoslav ekolünün uçlardaki örneklerinden birisi olarak karşımıza çıkmakta. Bu dev adam attığı paslarla akıllara adeta durgunluk vermiş ve gelecek yıllarda uzunlar için değişecek olan basketbol stili hakkında bize de ipuçlarını göstermiştir. Bu ipucuna bir örnek verecek olursak, oyunu analiz becerisi, özellikle pas ve top sürme becerisi yüksek olan uzunların, diğer mevkidaşlarına göre daha öncelikli olarak tercih edilme ihtimali artmaktadır.
Yugoslavya Devleti günümüzde var olmasa bile bıraktığı ekol, hala adından söz ettirmeye devam etmektedir. Fakat unutulmamalıdır ki bir ekol olmak için öncelikle altyapının belli bir düzene oturtulması gerekmektedir. Bir taraftan da nitelikli koçların olması ve en değerli kaynak olan genç nüfusun doğru yönetilmesi/yönlendirilmesi gerekmektedir. Belli metodlar ve oyun anlayışı içinde yetişen Yugoslav oyuncular, adlarını NBA ve Avrupa basketbol tarihine çoktan kazıdı ve kazımaya da devam ediyor.
Mevcudiyetini muhafaza ettiği güne kadar Yugoslavya Basketbol Takımı, Olimpiyat Oyunları’nda 1 altın, 3 gümüş ve 1 bronz madalya kazanmıştır. EuroBasket turnuvasında ise 6 altın, 4 gümüş ve 3 bronz madalya kazanmıştır. Diğer bir önemli turnuva olarak sayılan Dünya Şampiyonası’nda ise 3 altın, 3 gümüş ve 3 bronz madalya ile çoğu ülke için ancak hayal olan ciddi başarılara imza atmıştır.
Yugoslav ekolünden yetişmiş geçmiş ve günümüz oyuncularına birkaç isim örnek olarak Drazen Petrovic, Toni Kukoc, Vlade Divac; Milos Teodosic, Bogdan Bogdanovic ve Nikola Mirotic’i vermek isabet olur.
Kağan Gök