Michael Jordan ve Phil Jackson önderliğindeki 1997-1998 Chicago Bulls kadrosunun, yönetimle ters düşen fikirlerine rağmen 3-peat’e giden yolculuğunu anlatan “The Last Dance” belgeseli ESPN imzasıyla nihayet hazır hale geldi. İlk 2 bölüm, 20 Nisan sabahı Türkiye saati ile 10.00’da Netflix üzerinden seyirciye sunulacak. Alıştığımız Netflix formatının aksine bu belgesel, 20 Nisan’dan itibaren her pazartesi günü 2’şer bölüm yayınlanacak.
Belgesel, Jordan ve Bulls’un özel yaşamlarına dair detaylar, Kobe Bryant dahil birçok basketbolcu ve basketbolcu olmayan ünlüler ile röportajlar ve maç içi kayıtları içeriyor. Bir rivayete göre de, yıllardır görüntü haklarının sahibi olan Michael Jordan tarafından bu haklar gizli tutulmaktaydı. Ta ki LeBron önderliğindeki Cavs, 2016 Finallerinde tarihte bir ilki başarıp 3-1’den geri dönerek şampiyon olana kadar…
Yaklaşıyor oluşu bütün basketbolseverleri heyecanlandıran bu belgeseli seyretmeden önce birkaç kilit nokta hakkında bilgi sahibi olmak mutlaka seyir zevkinizi artıracaktır. Bilmeniz gereken 3 önemli bağlamsal ayrıntı ile belgesele bu yazıda hep beraber hazırlanalım:
1 – Bulls GM’i Jerry Krause’un Napolyon Kompleksi
Jerry Krause, 1985-2003 arası Chicago Bulls’un genel menajerliğini üstlendi. Belgeselin, ilk kısımlarında anlatacağı iddia edilene göre Jerry Krause’un kısa boyundan dolayı “Napolyon Kompleksi” vardı. Bu nedenle, her zaman varlığını belli etmek, Bulls’un sahip olduğu başarıda rol sahibi olarak hatırlanmak istediği için beraber çalıştığı insanların işini çokça zorlaştırıyordu.
“Şampiyonlukları tekil oyuncular değil, organizasyonlar kazanır.” düşüncesinin arkasına sığınarak işini yapan genel menajer Krause’un arası, “tekil oyuncuları” olan Jordan ve Pippen ile de iyi değildi. Beraber çalışmanın aksine, çoğu zaman birbirlerine karşı çalıştıkları söylenen Krause – Jordan ve Krause – Pippen ikilisinin karşıtlığı, 1997-1998 sezonundaki takım içi çatırdamalardan sadece birer tanesiydi.
2 – Jordan, Kazanmak için Gerekirse Kötü Adam Olmaya Her Zaman Hazırdı
Jordan’ın, kazanma hırsı sahibi bir oyuncu olduğu yeni bir haber değil. Kobe’nin anma töreninde de söylediği gibi, Jordan’ın felsefesi; “Tutkulu olmak hakkında muhteşem bir şey var: Eğer bir şeyi seviyorsanız, o şey hakkında kuvvetli bir tutkuya sahipseniz, onu sadece anlamak veya o şeye sahip olmak için sınırları zorlamaktan çekinmezsiniz.” üzerine idi.
Belgesel öncesinde The Athletic‘e verdiği röportajda Jordan, çoğu insanın onun kazanma hırsı uğruna yapabileceklerini, diğer insanlara da gerekirse zarar verme potansiyeline varacak kazanma motivasyonunu anlayamayacağını, dolayısıyla bu yoğun duygular ile empati kuramayacakları için kendisinin kötü bir insan olarak görüleceğini söylemişti.
Dipnot: Ne olursa olsun, üst düzey yeteneğinin yanında sahip olduğu kazanma arzusu ve zihinsel kuvveti, onun gelmiş geçmiş en muhteşem oyuncu olmasının, şu günlerde oynanan maçların altyazılarındaki rakamlarda göremeyeceğiniz, en büyük sebeplerinden birisidir.
3 – Bulls için Zaman Giderek Daralıyordu
Belgeselin belki en önemli özelliklerinden bir tanesi de, söylenenlere göre tematik olarak başından sonuna kadar seyirciye giderek daralan ve sona yaklaşan bir zaman hissi veriyor olması. Belgeseldeki zaman hissinin yoğun olacağı söylentisinin sebebi de Phil Jackson’ın o sene takımdan ayrılacağı söylentileri, Pippen’a dair transfer dedikoduları ve Jordan’ın da Jackson’dan başka bir koç altında oynamak istemediğinin bilinmesi olarak gösteriliyor.
Takımın halen sahibi olan Jerry Reinsdorf ve dönemin GM’i Krause’un, Koç Jackson, Jordan ve Pippen’dan gelen bu sinyaller üzerine takımı bir yeniden yapılandırmaya sokma fikri, 1997-1998 sezonunu Bulls’un görünen son şampiyonluk şansı kılıyor. Sezona böylece Koç Jackson’ın verdiği isim: The Last Dance.
Son bir şampiyonluk şansı kalan takımın birincil oyuncusu vahşi bir kazanma arzusunun beden bulmuş hali olan Michael Jordan olunca, oluşacak duygusal patlamanın boyutunun atom bombasına yakın olacağını tahmin etmek pek zor değil.
Söylenenler ve bilinenler ışığında Jordan’ın da önden yaptığı açıklamaya bakarsak belgeseli izlemeden önce söylenebilecek son söz; göreceğiniz kaosa hazır olun ve iyi seyirler.