Ucunda ciddi hedeflerin olmadığı maçlara konsantre olmak daima zordur. 12 Dev Adam da Karadağ’ın karşısında bu negatif psikolojiyle parkeye çıktı. Nitekim Karadağ, oyunun başında millilerin mental dağınıklığını çok iyi değerlendirdi. Balkan temsilcisi, bu sekansta hem set kurgularında hem de geçiş hücumlarında peş peşe skor buldu. Cedi’nin penetreleri ve Melih’in dış atış becerisi ilk çeyreğin finaline doğru ay-yıldızlı ekibimizi ayakta tuttu.
İkinci periyoda Wilbekin’in top çalmaları damga vurdu. Onun savunmadaki gayreti sayesinde hızlı hücumlardan üst üste sayı ürettik. Ne var ki gerek ikinci periyotta, gerekse üçüncü periyotta ne zaman öne geçmek adına bir ivme yakalasak yanlış pas tercihlerimiz ve savunmadaki organizasyon hatalarımız yüzünden Karadağ’ın direncini bir türlü kıramadık.
Mücadelenin son beş dakikasına kadar geride olan Türkiye, Cedi’nin ve Melih’in hücumda inisiyatif almasıyla Karadağ’ın gardını nihayet düşürdü. Furkan’ın açık sahada yakaladığı bire bir atağı smaçla bitirmesi ve Metecan’ın boyalı bölgedeki katkısı da bu bölümde Türkiye’ye can suyu verdi. Kapanışın kritik anlarında ABD önündeki korkunç faul atışı performansımızı tekrarlamayınca turnuvadaki ikinci galibiyetimize ulaştık.
Karadağ tarafında Needham’ın üçlükleri ve NBA’de kariyerini sürdüren Vucevic’in pota altı etkinliği ritmimizi bozdu. Türkiye içinse Cedi, Melih ve Wilbekin sürükleyici roldeydi ancak bana kalırsa Ersan’ın sakatlığı nedeniyle oynayamadığı ve Semih’in faul problemine girdiği çekişmede Metecan’ın aldığı sürelerin hakkını vermesi Karadağ engelini aşmakta belirleyici oldu. Anadolu Efes’in kısa forveti, bazen üç sayılık atışlarda aceleci davranarak kötü seçimler yaptı; ancak ribaunt desteği ve çember altı çevresindeki üretkenliğiyle (2 sayılık atışlarda 5/5 isabet oranı) galibiyette gözardı edilemeyecek bir konumda yer aldı.
Ersan’ın yokluğu, Semih’in erken faul sorunu yaşaması, Sertaç’ın ve Furkan’ın talihsiz sakatlıkları düşünüldüğünde Türkiye’nin uzun süre geride olduğu Karadağ’a üstünlük sağlaması asla hafife alınmamalı. Ne var ki bu sonuç bizi gerçeklerden kopuk bir tür Polyannacılığa da sürüklememeli. Turnuvanın başından itibaren maç içinde çok fazla duygusal iniş çıkış yaşıyoruz ve bu zihinsel gelgitler özellikle hücumdaki dengemizi çok olumsuz etkiliyor. Ayrıca savunma ribauntlarında da daha dikkatli alan paylaşımı yapmamız, rakip uzunlara ikinci, hatta üçüncü fırsatları tanımamamız gerekiyor.
Yarın haka dansıyla meşhur Yeni Zelanda’yla çarpışacağız. 12 Dev Adam’ın Okyanusya ülkesinin sert oyun karakterine göstereceği reaksiyonun derecesi, olimpiyat elemeleriyle ilgili geleceğini tayin edecek. 2020’deki oyunlara dair bir umut belirtisi varsa sonuna dek onun peşinden gitmek şu aşamada 12 Dev Adam için en gerçekçi amaç elbette.
Mehmet Şükrü Özen