Geçtiğimiz sezon iki çok önemli finali kaybederek büyük bir hayal kırıklığı yaratan Olympiacos’un, gelecek sezon adına yapacağı hamleler merakla bekleniyordu. THY Euroleague finalinde Fenerbahçe’ye kaybeden, daha sonrasında da Yunanistan Ligi final serisinde saha avantajı elinde olmasına rağmen ezeli rakibi Panathinaikos’a şampiyonluğu kaybeden Pire ekibinde köklü değişimlere gidildiği, yeni kadro yapılanmasından rahatlıkla sezilebiliyor. Bu yeni rotasyon ve kurguda, Euroleague tarihinin en değerli oyuncularından ve skorerlerinden biri olan Vassilis Spanoulis’in rolünü ve yerini değerlendirelim.
Euroleague’nin yeni takviminde, yoğun ve sıkışık maç trafiğine hazır olmakta zorlanan tecrübeli oyuncunun verimi ve yeri tartışılır hale geldi. Koç Sfairopoulos; Dominic Waters, Erick Green, Mantzaris ve Daniel Hackett dörtlüsünden kurulan bir kısa rotasyonunun, Spanoulis’in yükünü taşıyabileceğine ve en azından takımı normal sezonda rahatlıkla sürükleyebileceğine inandı. Aslında plan oldukça netti. Takım Spanoulis’i play-off’a hatta Final Four’a götürecek; Spanoulis de takımı şampiyonluğa taşıyacaktı. Ancak işler pek beklendiği gibi gitmedi. Hackett’in uzun süreli sakatlığı, Waters’in tam anlamıyla takıma hakim olamayışı ve Green’in de kendi skorunu arayan bir kısadan ileriye gidememesi sebepleriyle normal sezonda da Spanoulis’e fazlasıyla iş düştü. Oyuncunun yaşı ve fizyolojisinin getirileriyle haftada iki maç oynayamayacağı gerçeğiyle yüzleşmek durumunda kalan Pire temsilcisinin, yeni sezonda da aynı hataya düşmemesi gerekiyordu, nitekim öyle de olacak gibi görünüyor.
Olympiacos’un Yeni Rotasyonu
Waters, Green ve Hackett gibi takımın seviyesini yukarılara çekmekten uzak görüntü veren oyuncularla yollar ayrıldı ve yerlerine Spanoulis’in sırtından yük alacak ve onun rahatlık alanını genişletecek oyuncular takıma eklendi. Janis Strelnieks ve Brian Roberts, bu işi yapacak tecrübeye ve kaliteye fazlasıyla sahip oyuncular. Strelnieks, Andrea Trinchieri’nin düzen takımı olan Brose’den transfer edildi ve gerek set düzenlerine sadık kalmayı bilen gerek düzen dışı yüzdeli şut kullanabilen bir oyuncu. Ön alanda iyi bir savunmacı ve müthiş bir saha görüşüne sahip. Pas yeteneği fazla gelişmemiş bir oyuncu ancak düzen içerisinde nereye, ne zaman pas atacağının her daim farkında. Her geçen sene formunu yükseltmeyi başarmış bir isim ve Avrupa’da daralan oyuncu havuzunda, takım adına değerlendirilebilecek çok iyi bir parça. Yüksek seviyelerde neler yapabileceği hala merak konusu olsa da; Brose ve Olympiacos, çok benzer yapılar ve aynı parke içi mantaliteye saygı duyarlar. Pozisyon sayısını azaltma, oyun hızını kontrol etme, set hücumunu çeşitlendirme, etkin savunma ve takım disiplini. Bulundukları seviyenin dışında bu iki takımın karakteristik özellikleri çok benzer yapıya sahip. Letonyalı oyuncunun uyum sağlaması hiç zor olmayacaktır ancak asıl mesele, onun yüksek seviyelerdeki baskıyı kaldırıp kaldıramayacağı olacaktır. Brian Roberts ise çok tecrübeli bir Amerikalı ve takımın hücumuna esneklik kazandıracaktır. Dribbling üzeri oynayan ve çembere gitmeyi seven bir oyuncu. Mental sıkıntılarından ötürü, kariyeri boyunca olduğundan daha değersiz bir oyuncu olarak görülmüştü ancak kariyerinin sonuna gelmiş bir isim olarak akıllarda daha iyi bir yer edinmek ve güzel hatırlanmak isteyecektir. İnsanların düşündüğünün aksine yaşı ilerlemiş oyuncuların da motive olacağı bazı durumlar vardır. Bu bahsettiğim nokta da bunlardan bir tanesidir.
Sonuç olarak; geçtiğimiz sezon sakatlanmadığı süre boyunca, hiçbir bahane üretmeden takımının tüm yükünü omuzlarında taşımış ve Euroleague Final Four yarı finalinde CSKA Moskova’yı tek başına saf dışı bırakmış bir adamın dönemi nasıl sona eriyor diye soracak olursanız; basketbolun gelişen saha içi değişkenlerine ve oyun içi dinamiklerine ayak uydurmanın zorlaştığı şu günlerde, haftada 2-3 maç oynayabilmenin genç oyuncular için dahi ne denli zor olduğunu düşünerek söylüyorum; Vassilis Spanoulis devri kapanıyor ancak kritik anlar ve Final Four, her zaman onun yeri ve zamanı olarak kalacak.
BORA BURÇ BİLBAN
3 sene önce Atina’yı gezmek için bir taksiciyle anlaşmıştım ve Olympiacos’lu bu taksiciyle gün boyunca basketbol konuştuk. Sloukas’a çok kızıyordu; “evet potansiyeli çok yüksek ama daha kendini göstermeden takımdan ayrılmak istiyor, 3 sene sabretse takım ona kalacak” diyordu. Yazıyı okurken o konuşma geldi aklıma.