Tek parmak, bir çakıl taşını bile kaldıramaz. -Hopi Atasözü
(Kutsal Çemberler 5.bölüm ‘Diğergam Olmak’ -Phil Jackson&Hugh Delehanty)
The Last Dance belgeselinin yayına girmesiyle birlikte hepimizin içindeki spor özlemi biraz dindi. Heyecanla beklediğimiz belgeselin ilk iki bölümünü hemen tükettik ve pazartesi gününü iple çekmeye başladık. İlk iki bölüm diğer bölümler için bizi daha çok beklentiye soktu. Hazır Jordan ile Pippen ilişkisini belgesel anlatacakken biz de bu heyecanlı bekleyiş sırasında Pippen’dan yola çıkarak Batman’lerin Robin’lerini, yani o müthiş takımların kahramanlarının arkasında kalan ama bazen oyunu çözen bazen de görünmeyen işleri yapan o ikinci adamlara şöyle bir değinelim istedim. Yakın geçmişten Pippen’a doğru bir yolculuğa başlayalım…
Kyrie Irving
Batman’in Robin’i deyince yakın tarihte aklımıza ilk gelen isim Kyrie Irving. Lebron James’in Ohio’ya, evine döndüğü 2015 senesinde yaşanılan sakatlıklar Kevin Love ve Kyrie Irving’in play-offlarda birçok maç kaçırmasına neden oldu. Final serisinde ise Andre Igoudala’nın Lebron James’i durdurabileceği en üst seviyede durdurması sonucunda ”Cleveland this is for you!” bağırışını duymayı bir sene erteledik.
15-16 sezonuna girdiğimizde Lebron James’in ve takım arkadaşlarının tek bir amacı vardı. O da bu şehire şampiyonluğu getirmek. NBA Finallerine kadar neredeyse yorulmadan 4-0, 4-0, 4-2’lik serilerle gelen Cleveland’ın karşısında eski rakip yeni, NBA normal sezon galibiyet rekortmeni GSW vardı. Oracle Arena’da ki ilk iki maçta toplamda 48 sayı fark yemişti Cleveland Cavaliers. 3.maçta evine dönmenin verdiği tempo ile 120-90’lık bir galibiyet alan Cleveland’ta Lebron James 32 sayı ile oynarken Kyrie Irving 30 sayı 8 asist ile ilk ateşi yakmıştı. Bu serinin bir gidip bir geleceğini, yedinci maça uzayan iyi bir final serisi olacağını düşünmeye başlarken Quicken Loans Arena’daki serinin 4. maçını GSW çalınca tüm hayallerimiz yıkılmıştı. 3-1 olan bir NBA finalini kim çevirebilirdi? Üstelik karşısında NBA’in en çok galibiyet alan takımı varken. İşte 5. maç ile beraber tarihe tanıklık etmeye başladık. Batman pelerinini takıp Gotham’da süzülmeye başladı. Robin ise işlerini tıkır tıkır hallediyordu. 41’er sayı ile maçın en skorer oyuncuları onlardı. Lebron James ve Kyrie Irving. Seride kırılma gerçekleşmişti. Rüzgar artık tersten esiyordu. Ve 7.maç. Lebron James’in tarihi bloğunu hatırlayan herkes Kyrie’nin Curry’nin üzerinden attığı o clutch üçlüğü de hatırlayacaktır. Anlatmak istediğim de budur. Senaryoyu beraber yazarsın. Hikaye kahramanın üzerinden yürür ama en iyi yardımcı oyuncu kategorisinde en güzel işi çıkartırsın. Kyrie Irving 2016 NBA finallerinde en güzel işi çıkartmıştı. Ve, o repliği kahramana bıraktı. ”Cleveland this is for you!”
Dwyane Wade
Biraz daha geçmişe gidiyoruz. 7-8 sene kadar geriye. Kahraman aynı, yardımcı farklı. Aslında yardımcı demek bu sefer biraz zor çünkü şehir onun. Kahraman sadece işini yapmaya geldi.
2010 yazında kurulan büyük üçlüde ev sahibi Dwyane Wade, yanına yakın arkadaşları Chris Bosh ve Lebron James’i de alarak şampiyonluklara ambargo koymayı istiyordu. Buluştukları ilk sene finale çıkmayı başaran takımın tecrübenin karşısında elleri ayaklarına dolaştı ve Dallas Mavericks’e finallerde 4-2 yenilmekten kurtulamadı. Sonraki 8-9 sene boyunca yapacağı işlerle tarihe geçecek olan kahramanımız henüz tecrübesizdi. Dallas Mavericks’in ilk 5 yaş ortalaması ise 31.6 idi (yedekten gelen 33’lük Jason Terry’i de unutamayız).
Kaybedilen final serisinden sonra yeni sezon ile birlikte iş bölümü yapıldı. Dwyane Wade şehirin anahtarı elinde olmasına rağmen kahramanımızın yolunu açtı. Kahramanımız tecrübelendi. Tabii burada koç Eric Spoelstra’yı da unutmamak lazım. Basından ve oyunculardan bu kadar baskı yemesine rağmen oyuncularla iletişimi müthiş tuttu ve büyük üçlüye istediğini verdi. Fakat saha içinde de onlardan istediği her şeyi aldı. Üst üste alınan iki şampiyonluğun belki de mihenk taşı rakipleri boğan o ön alan savunmasında, Lebron James ve Dwyane Wade gibi iki süperstarın kendilerini parçalamasıydı. Tam olarak bi yardımcılıktan bahsedemeyeceğimizi söylemiştik. Dwyane Wade bu iki şampiyonluk süresince yeri geldiğinde pelerini taktı. Yeri geldiğinde topa elini sürmedi. İki şampiyonlukta da Lebron James’in ardından takımın en çok sayı atan, en çok asist yapan, en çok top çalan oyuncusu olmuştu.
Pau Gasol
2000’li senelerin başlarında kazanılan three peat’in ardından Los Angeles Lakers yönetimi kahramanını seçmeliydi. Belki de tarihin en iyi ikilisi olacak şekilde performans gösteren Kobe-Shaq ikilisi saha içindeki o müthiş uyumu saha dışında hiç ama hiç gösteremiyordu. Taht savaşlarının kazananı Kobe Bryant olmuştu fakat çok büyük bir gücü kaybetmişti. 2004 senesinde Shaquille O’Neal’ın Miami Heat’e takas olmasının ardından geçen senelerde Los Angeles Lakers yönetimi Kobe Bryant’ın etrafına beklenen şampiyonluk kadrosunu kuramadı.
Kötü draft hamleleri, yapılamayan takaslar derken 2008 Şubat ayında Mitch Kupcak’in (LAL Genel Menajeri) Kwame Brown ve yan parçaların yanına draft haklarını ekleyerek Memphis Grizzlies’in yetenekli uzunu Pau Gasol’ü takıma katmayı başarmasıyla hikaye değişti. Sezon ortasında takıma katılmış olmasına rağmen adaptasyonda hiç sıkıntı yaşamayan Gasol, NBA finallerine uzanan yolda Kobe Bryant’tan sonra takımın en çok sayı atan oyuncusu, en çok ribaund alan ikinci oyuncusu ve savunmanın bel kemiği haline gelmişti.
Ardından üst üste kazanılacak olan iki şampiyonlukta üçgen hücumu son kez pozitif anlamda kullanabilen takım olan Lakers’ta Pau Gasol’ün kadroda olması çok büyük etken olacaktı. 2.13 boyuna rağmen hassas elleri ile hücumda da önemli bir role sahipti. Gasol’ün saha içindeki önemine istediğimiz kadar değinelim. Ama Gasol’ün saha dışındaki tutumu, takım için ne gerekiyorsa sorgusuz sualsiz yapması ve sessiz yapısı onun yardımcı oyuncu rolündeki en önemli özellikleriydi. ET lakabını boş yere almış olamazdı. Belki de karakter olarak en zor geçinilen kahramanın yanındaydı. Ama sadece işini yapar galibiyetini alırdı. Yardımcı oyuncu olmak bunu gerektirir.