Yıllar 2016’yı gösterdiğinde Philadelphia 76ers takımına birinci sıradan 19,2 sayı, 11,8 rebound ve 4,8 asist ortalaması tutturan Ben Simmons seçildi. Trust The Process’in en kritik adımlarından bir tanesi o draft günü atılmıştı. 76ers, Joel Embiid gibi dev bir potansiyelin yanına sahada boyuna göre aşırı hızlı hareket eden, defansta (2,0 ortalama ile top çalma) iyi işler çıkartan, rebound alabilen ve guard yeteneklerine sahip bir uzun birini seçmişlerdi. İlk sıradan Ben’i seçmelerini hiç kimse yadırgamasa da o dönemin ESPN analizcisi Jonathan Givony onu “Önemli maçlarda rekabetçilikten uzak” olarak yorumlamıştı. Drafttan sonraki ilk yılında oynayamamış olsa da sonraki sezon sahalara çıkıp neden ilk sıradan seçildiğini göstermişti.
Yüksek istatistiklerinin yanında bir de defansta olan oynayışı ile çok dikkat çeken Ben Simmons, taraftar ile çoktan bir olup Joel Embiid ile de çok güzel bir arkadaşlık kurmuştu. O kadar ki resmi NBA oyunu olan “NBA 2K” zamanla oyuncu istatistiklerini 87 ortalamaya çıkarmış, üzerine de potansiyel olarak doksan beş ortalama koyulmuştu. Hiç yaka finali yapmamış olan takımda Ben Simmons, All-Star seçilmiş bunun yanı sıra iyi performans sergiliyorken de Joel Embiid’in ağızından sürekli “Trust The Process” laflarını duyup, mutlaka başarılı olacaklarının sinyallerini veriyordu; ta ki 2020-2021 sezonu play-off’larına kadar. Atlanta serisine favori olarak giren 76ers, 1-0 geriye düştükten sonra 2-1 yapıp sonrasında ise kaybederek sonunda yedinci maça kadar bir şekilde zorlamıştı. Seriye iyi bir başlangıç yapsa da sonrasında aşırı bir düşüş yaşayan Ben Simmons’ın gittikçe Atlanta karşısında nasıl eridiğini izliyorduk. Bütün bu seride Joel Embiid harika oynarken “Robin” olması gereken Ben Simmons bir anda seride artık nötr değer bile katamayan bir oyuncu haline düşmüştü. Savunmada özellikle bu özelliği ile önce çıkan Ben Simmons’ın; Trae Young’a hiçbir çare bulamaması, kara delik gibi defans yapan Trae Young’un üzerinden doğru düzgün hiçbir şeyi bitirememesi ve Atlanta’nın kolektif takım savunması ile Ben Simmons’ı parkelerde kalamayacak hale getirişlerini izlemiştik. Robin olması gereken adam takımın dördüncü en çok sayı atan oyuncusu haline gelmiş, 10 sayı ortalamasının bile üzerine çıkamamıştı. Tarihin en düşük FT yüzdelerinden birisi haline gelmiş, Shaq’a yapılan hareketler (şayet aralarındaki en büyük fark; Shaq’a bulaştığınızda ezilirdiniz.) ona da yapılmaya başlanmıştı. Bu seriyi kaybetmelerinin ardından her eleştiri okunun hedefi haline gelen Ben Simmons, orta seviye takımların bile almaya çok yanaşmak istememesiyle, Darly Morey’in de kazıklama çabaları birleşince imkansıza benzeyen bir takas beklentisine bürünmüştü. Taraftarlar da çok sevdiği Ben Simmons’tan artık kurtulmak için her şeyi vermeye razı hale gelmişti.
Dipleri bu şekilde yaşarken Ben Simmons’ın tavırları profesyonellikten uzak, Atlanta maçında yaptığı gibi bahanelerin arkasına saklanan ve takım arkadaşlarıyla bile yüzleşemeyecek hale gelmişti. Psikolojik sıkıntılarım var diyerek sürekli ortalıktan kaybolan, telefonlara bile bakmayan oyuncu, bir anda medyanın gözünde yıllar önce Carmelo Anthony’den beter hale gelmişti. Takas dönemi kapanmaya yakınken ve umutlar artık bitmişken beklenmedik bir şekilde bir anda bütün oklar Nets’e çevrildi. James Harden, gizliden gizliye sürekli gitmek istediğini belirtirken, mutsuzluğunu takıma yansıtan birine dönmüştü. Hem takımın imajını hem de kendi imajını lekelememek için perde arkasından takas işini yönetmeye çalışmış ve günün sonunda takası gerçekleştirmişti. Ben Simmons, Nets’in yolunu tutarken; James Harden 76ers’a gidiyordu.
Baktığımızda Nets’te henüz maça bile çıkmamış Ben Simmons, tam anlamıyla bir kayıp olarak duruyor ve bütün herkes de bu şekilde düşünüyor, belki ben hariç. Ben şahsen bu sürecin Ben Simmons’ı çok yıprattığına inansam da, medya ve halkın gözünde yerle bir olduğunu bilsem de kendisinin iyi gelebileceğini düşünenlerdenim. Gidebileceği en iyi takımlardan birine giden Ben Simmons, savunma konusunda vasat seviyede olan Nets’e bir şeyler katmasının yanında boyalı alanda ve ters eşleşmeden sayı bulabilecek uzun ve kalıplı bir oyuncu. Karakteristik durumu ve psikolojisi her ne kadar kötü etkilenmiş olsa da ben bunların onun potansiyelinden bir şey götürdüğüne inanmıyorum. Antrenmanlarda attığı üç sayıların her ne kadar gerçekleşmesinin çok zor olduğunu düşünsem de Giannis Antetokounmpo gibi denemeye başlarsa, iyi yaptığı şeyleri yapmaya devam eder ve ilk senelerindeki gibi hem taraftar hem de takımı ile ilişkilerini iyi tutarsa çok başarılı olabileceğini düşünüyorum. Bunun yanında takasın diğer tarafında olan James Harden ile bir başarının çok zor olduğu bence geldiği günlerden beri ortaya çıkmıştı, kimya uyuşmazlığından ve sakatlıklardan kurtulamamışlardı. Son zamanlarında artık Houston’daki performansını sürdüremeyen, hakemlerin hedefi haline gelmiş ve fiziksel olarak da iyi durumda olmayan Harden, bir sonraki sezonda kontrat isteyecek. Bütün bunları değerlendirdiğimizde belki bu sezon içerisinde iyi bir takasmış gibi gözükürken, kontrat yenilendiğinde Harden’ın tam anlamıyla çok kötü bir duruma düşme tehlikesi de bulunduruyor.
Arda Ali İnanır