Playoff yarı finallerinin en çekişmeli serisi Boston Celtics ile Philadelphia 76ers arasında oynandı. Seri sonucunun 4-1 olması kimseyi yanıltmasın çünkü 1. ve 4. maç hariç bütün maçlar heyecanı yüksek, hikayelerle dolu geçti.
NBA ve ülkemizdeki birçok otorite bu serinin galibinin Sixers olacağını iddia ettiler ve yanıldılar. Yanılmaları çok doğal çünkü bir yanda normal sezonun son 16 maçını kazanmış ve ilk turda Heat’i adeta sahadan silmiş Sixers, diğer yanda eksikleri olan ve Bucks’ı hücum sorunları yüzünden zar zor geçebilmiş Celtics. Şahsen benim de tahminim 4-2 Sixers galibiyetiydi.
Serinin ilk maçında sahanın hakimi maç boyunca Celtics oldu. Horford – Tatum – Rozier üçlüsünden toplam 83 sayılık bir katkı alan Celtics, hücum konusunda hiç problem yaşamadı. Diğer tarafta Embiid’in 31 sayısı dışında özellikle Sixers’ın hücum planında önemli bir yeri olan üç sayılarda hiç ritim bulamayan Sixers, maçın ikinci periyodunda geri düştüğü maçı çeviremedi. Sixers’ın bu maçta 5-26 ile %19.2’lik üç sayı isabeti daha doğrusu isabetsizliği maçı Celtics’e kazandıran etmenlerin başında geldi.
İkinci maça geldiğimizde herkesin beklentisi Sixers’ın ritmini bulacağı ve bu maçı da kazanacağıydı. Maç tam da böyle başladı. Redick’in inanılmaz performansı ile ikinci periyodun ortasına kadar fark 22 sayıya kadar çıkmıştı. Stevens’ın üst üste aldığı molalardan sonra toparlanan Celtics, TD Garden’ın o müthiş atmosferini de arkasına alarak 25-8’lik bir seri yaptı ve ilk yarıyı sadece 5 sayı geride kapattı. Celtics’in aradığı ortam tam da buydu. İç sahada oynarken savunmada kapılan bir toptan sonra( bu topu çalan genelde Smart oluyor) gelen sayıda bütün herkese bir güven geliyor ve oyuncular kendini bir sonraki pozisyon için daha rahat hissediyorlar. İkinci yarıya maça ortak bir şekilde başlayan Celtics, skorda da üstünlüğü sağlayarak son periyoda girdi. Final periyoduna McConnell ile başlayan Sixers, seri boyunca kötü oynayan Simmons’tan daha iyi bir alternatif bulmuştu sonunda. Kameralar sürekli benchte oturan Simmons’ı gösteriyordu. Ama sahadaki McConnell liderliğinde maçın son 5 buçuk dakikasına 93-88 önde giriyordu Sixers. Bu dakikadan sonra takımın top yönlendiriciliğini kötü oynayan Simmons üstlendi ve Celtics maçı çevirmeyi başardı. Simmons’ın maçı sadece 1 sayıyla tamamlaması yüzünden kendisine ve tercihlerinden dolayı da Brett Brown’a ağır eleştiriler gelmesine sebep oldu. İnsan düşünmeden edemiyor, acaba maç sonu Simmons yerine McConnell ile oynansaydı seride durum 1-1’e gelir miydi?
Üçüncü maç aslında Sixers için tamam ya da devam maçıydı. Skorun yakın gideceği her dakika serinin 3-0 olma korkusunun yaşanacağı belliydi ve öyle de oldu. Maç boyunca her iki takımda neredeyse aynı akıcılıkta hücum yaptı veya hücumda tıkanınca da hep beraber tıkandılar. Simmons ve Sixers’ın maç sonu yaptığı top kayıpları tamamen tecrübesizlik ve telaş yüzünden oldu. Buna karşın rakipte müthiş oynayan bir Jayson Tatum ve rakip koça nazaran kat kat daha kaliteli bir koç vardı. Stevens’ın uzatmalarda yaptıklarını alakalı birçok kez sitemizde bahsetmiştik. Daha derli toplu bir takıma sahip olan Celtics, bu müthiş mücadeleyi de kazandı ve resmen olmasa da fiilen seriyi bitirmiş oldu.
Philadelphia için onur mücadelesine dönüşen dördüncü maçta Brett Brown beklenen değişikliği yaptı. Seri boyunca yerlerde sürünen Covington yerine sahada yer aldığı her saniyede olumlu işler yapan McConnell ilk 5’e yerleşti. Bu sayede top yönlendirici rolünden forvet rolüne geçiş yapan Simmons, Celtics savunmasının dengesini bozmayı başardı. Saric de 25 sayıyla kendine gelince, Sixers mücadeleyi çok da zorlanmadan kazandı ve seri için umutlandı.
Seri TD Garden’a geri dönmüştü. Baştan sona büyük heyecan içinde geçen karşılaşmada yine son dakikalar belirleyici oldu. Son 1 buçuk dakikaya 4 sayı önde giren Sixers, hücumda ve savunmada kötü bir maç sonu geçirdi. Son dakikaya kadar Saric’in sürüklediği hücumda alternatif geliştiremeyen Sixers, Embiid’in zorlama atışlarına kaldı. Bunun üzerine gelen top kaybı ve Tatum eksenli hücumlara cevap da verilemeyince maçı kaybettiler ve seriyi kazanan taraf 4-1 ile Celtics oldu.
Bu serinin belirleyici olan kısmı takımların düzeni oldu. Embiid harici alternatif bir hücum planı olmayan Sixers, gerektiğinde Rozier, gerektiğinde Tatum’ın hücumda taşıdığı, daha derli toplu hücum ve savunma yapan Celtics’e yenilmiş oldu. Her iki koçun tercihleri de belirleyici oldu. Yazının içinde de bahsettiğimiz ikinci maçtaki McConnell tercihi bence serinin dönüm noktası olabilirdi. Buna karşı Stevens’ın da üçüncü maçta yaptıkları, seri boyunca rolleri iyi paylaştırması ve oyuncuları yüklediği sorumluluk muazzamdı.
Bu dakikadan sonra Sixers elindeki oyuncuların gelişimine bakacak. Celtics’in de genç bir kadrosu olduğunu göz önünde bulundurursak bu rekabeti önümüzdeki birkaç sene daha izleyeceğiz.