NBA’deki ve ABD’deki Irkçılık Tarihi

NBA'deki ve ABD'deki Irkçılık Tarihi
NBA'deki ve ABD'deki Irkçılık Tarihi

Mete Aktaş, NBA’deki ve ABD’deki ırkçılık tarihi ile ilgili çok detaylı bir tweet zinciri hazırladı. Kendisinden de izin aldık ve tweet zincirini olduğu gibi paylaşıyoruz.

NBA ve Irkçılık İlişkisinin Tarihçesi Hakkında

Michael Jordan, Chicago Bulls’u Utah Jazz önünde 1998 şampiyonluğuna taşıdıktan hemen sonra oyuncular Salt Lake’deki otellerine dağıldı. Beyazlar 5 yıldızlı otellerine çekilirken, Jordan ve diğer siyahiler ise sadece siyahların kalabildiği küçük motellerine doğru hareket ettiler.

MJ, 6. maçı ve şampiyonluğu kazandıran son basketi sonrası saha kenarındaki tamamı beyaz ırktan rakip taraftarların ” seni pis maymun!” ”zenci köpek!” ”ormanına geri dön goril!” gibi hakaretlerine rağmen coşkudan bunların hiçbirine kulak asmamıştı.

90’lı yıllarda takımını 6. kez şampiyonluğa ulaştırmanın mutluluğunu onlar bile engelleyememişti. Yorgun ama huzurluydu. Tek sıkıntısı çok sıkışmış olmasıydı. Ama yolda siyahilere hizmet veren bir tuvalet bulamadıklarından 40 km yolu zorlanarak gitmeye mecbur kalmıştı.

Ekürisi Scottie Pippen da çok susamış ve acıkmıştı ama o da siyahilere yemek veren bir restoran bulamadıkları için işletmecisi de bir siyahinini olduğu motele kadar beklemeliydi…

Kulağa garip geliyor değil mi? Oysa bu hayal ürünü hikaye bundan 60 yıl öncesine kadar gerçeğin ta kendisiydi. ABD’de ırksal ayrımcılığın yaşandığı o yıllarda NBAde bu ayrımcılığın iliklerine kadar hissedildiği bir ligdi.

1946’da kurulan NBA’de ilk siyahi oyuncunun lige dahil olması için 4 yıl geçmesi gerekiyordu. O zamana kadar siyahların basketbola dahil edilmemesi için ırkçılık temelli bugün için absürt gözüken ancak o günlerde ciddi ciddi inanılan bazı argümanlar öne sürülüyordu.

”Zenciler, basketbol gibi hızlı bir oyunda kazanacak kadar zeki değiller’. Koçluk yapılmaya uygun bir ırk değil’ deniliyordu. ”Siyahların akciğer kapasitesi ufak ve kemikleri ağır” diyordu kimi. Ve en komiği… ”Siyah ırkın zıplama kabiliyeti yok”

1948’de tamamı siyahlardan oluşan gösteri takımı Harlem Globetrotters’ın rekor sayıda seyircinin izlediği özel bir maçta tamamı beyazlardan kurulu NBA’in güçlü ekibi Minneapolis Lakers’ı yenmesi ise siyahlara karşı önyargıyı kıran bir olaydı.

Siyahlar, beyazların en iyi takımını yenmiş üstelik bunu yaparken hem atletizmlerini hem de zekalarını ortaya koymuşlardı. Bu maçtan 2 yıl sonra 1950’de siyahlar için profesyonel basketboldaki ırk bariyeri ilk defa aşılıyordu.

25 Nisan 1950’de Chicago’da düzenlenen NBA draftında Boston Celtics 2. tur draft hakkıyla Duquesne Üniversitesi’nden siyahi oyuncu Chuck Cooper’ı draft ediyordu. Celtics’in sahibi Walter Brown’ın bu kararı draftın yapıldığı otelde adeta bomba etkisi yaratmıştı.

Drafta katılan takımlardan birinin yöneticisi ”Walter, o çocuğun ‘renkli’ olduğunu bilmiyor musun?” deyince Brown’ın yanıtı ” İsterse çizgili, pöti kareli veya benekli olsun, umurumda değil. Boston, Duquesne’den Chuck Cooper’ı alıyor!” olmuştu.

Chuck Cooper’dan 7 tur sonra 9. turda ise Washington Capitols, bir başka siyahiyi, West Virginia State forveti Earl Llloyd’u seçiyordu. 10. turda Capitols bu sefer North Carolina’dan siyahi guard Harold Hunter’ı draft etti.

Capitols bir gün sonra Hunter’la resmi sözleşme imzalayıp genç oyuncuyu NBA tarihinin ilk sözleşmeli siyahi oyuncusu yapıyordu. Ne var ki Hunter 1950-51 sezonu başlarken kadroya giremeyip sahaya çıkma şansı bulamayacaktı.

NBA’de forma giyen ilk siyah oyuncu olma unvanını kazanansa Earl Lloyd olacaktı. 31 Ekim 1950’de Washington formasıyla sahaya çıkan 1.98’lik oyuncu belki o an çok umursamamıştı ama parke zemine ayağını attığı an tarih yazıyordu.

New York Knicks’in renklerine bağladığı Nat ‘Sweetwater’ Clifton’la birlikte NBA’de 1950-51 sezonunda 3 siyahi yer almıştı. Bariyer aşılmıştı ama ırkçılığın ağır havası ligin üstünde varolmaya devam ediyordu.

1955’e gelindiğinde ligde yer almış toplam siyah oyuncu sayısı 18’e çıksa da takımlar ağırlıklı olarak beyazlardan oluşmaya devam ediyordu. Resmi olarak olmasa da takımlarda yer alacak siyah oyuncu sayısı kotaya bağlanmıştı.

Bir takımda 3’ten fazla siyahinin yer almaması için takımlar adeta söz birliği etmişti. Eğer 4. bir oyuncu gelirse mevcut üçlüden biri mutlaka bir yolu bulunup takımdan yollanıyordu. Siyahlar için tek sorun kulüp yönetimleri değildi. Esas sorun deplasmanlardı.

O dönem Hawks’a ev sahipliği yapan St. Louis ve Indianapolis siyahi oyuncuların en tedirgin oldukları şehirlerin başını çekiyordu. Bu iki şehirdeki maçlarda taraftarların oyunculara tükürmeleri, saldırmaları, hakaret etmeleri artık sıradan hadiselerdi.

50’li ve 60’lı yıllarda hazırlık dönemlerinde takımlar ekstra gelir elde etmek için küçük-büyük bir çok şehirde gösteri maçları düzenliyordu. Kimi zaman NBA takımlarıyla, kimi zaman yerel üniversite takımları veya eyalet karmalarıyla karşılaşıyorlardı.

Bu maçlar bazen ırkçılığın zirvesi olan güney eyaletlerindeydi. Irkçı Ku Klux Klan’ın hegemonyasındaki bu bölgelerde siyahi oyuncular seslerini çıkarmadan ekmek parası uğruna başlarına neler geleceklerini bilmedikleri bir ortamda takımlarıyla birlikte yolculuk etmek zorundalardı.

Şanslılarsa takımla birlikte aynı otelde kalıyorlardı. Ama bu durumda bile yemeklerini beyazlarla kaldıkları otelde değil, siyahilere hizmet veren restoran ve kafeteryalarda yemek zorundaydılar.

Ligde siyah oyuncu sayısı arttıkça birbirlerine destekleri de artıyordu. Aralarında bir iletişim ağı kurup hangi şehirlerin daha ırkçı olduğunu, hangi şehirde nerelere gidip gitmeyeceklerine dair fikir teatisinde bulunuyorlardı.

Irkçılık oyuncular arasında soyunma odalarında veya yolculuklarda gündeme getirilen bir konu olmasa da varlığını her zaman hissettiriyordu. Maçlar ve idmanlar dışında siyahlar ve beyazlar sosyalleşmek anlamında bir araya gelmiyordu. ‘Takımdaştılar’ ama takım arkadaşı değillerdi.

Eğer bir siyahiysen senin görevin savunma yapmak, ribaund almak, blok yapmaktı. Skor üretmek, asist yapmak ise beyazların işiydi. Kevin Durant’in sırf siyahi diye şut atmayıp sadece savunmaya odaklandığını düşünsenize…

Bu sebepten dolayıdır ki NCAA’de hücum yönüyle tanınan bir çok siyah oyuncu 50’li yıllarda NBA’e adım attıklarında sudan çıkmış balığa dönüp farklı bir role soyunduruldukları için uyum sağlayamayıp kısa sürede kariyerleri sona ermişti.

‘Siyahlar hücum edemez’ anlayışı 1958’de lige giren Elgin Baylor’la yıkılacaktı. Lakers tarihinin ilk siyahi yıldızı olan Baylor o güne kadar görülmemiş atletizmi ve zıplama kabiliyetiyle basketbolu yatay düzlemden çıkartıp dikey oynanan bir oyuna dönüştürmenin temelini atacaktı.

Julius ‘Dr.J’ Erving’den Michael Jordan ve Kobe Bryant’a kadar süre gelen gelen oyuncu prototipinin ilk atası olan Baylor oyunuyla seyircileri tribünlere çekse de derisinin renginden dolayı aşağılanmaktan, hor görülmekten kaçamıyordu.

1959’da deplasmandaki Cincinnati Royals maçı için bu şehre gelen Lakers kafilesi kalacağı otele vardığında Baylor’a oda verilmiyor ve oteli terk etmesi isteniyordu. Baylor’ın tepkisi sertti.

”Ben bir insanım, kafese konulup gösteri zamanı dışarı salınan bir hayvan değilim!” diyerek maçta oynamamıştı. Baylor’a bu kararı sonrası kulübü ve takım arkadaşları sahip çıkarken ırkçı bazı kuruluşlar Baylor’ın NBA tarafından cezalandırılmasını istiyordu.

Ancak lig yönetimi konunun Baylor ve Lakers kulübü arasında çözülmesi gereken bir mesele olduğu kararını verip yıldız oyuncuya ceza vermedi. Baylor olayın üzerinden aylar sonra bile hakaret ve ölüm tehditi içeren sayısız mektup almıştı.

Belki bugünün genç basketbolseverleri için Bill Russell, NBA’de final serisi sonunda adına verilen MVP ödülü teslim edilirken veya All-Star maçlarında Magic Johnson’dan LeBron James’e NBA yıldızlarının yanına gelip saygılarını sunduğu ihtiyar tonton bir dededen fazlası değil.

Ama Russell NBA oyuncuları içinde bugüne kadar ırkçılığa karşı en büyük savaşı veren ve siyahların eşit şartlarda mücadele etmesinde en çok payı olanlar kişiler arasında en başa yazabileceğimiz bir isimdir.

13 yıllık oyunculuk kariyerinde kazandığı 11 şampiyonlukla NBA tarihinin köşe taşlarından biri olan Russell, sadece basketbol yetenekleriyle kuralları değiştiren bir isim olmakla kalmayıp saha dışındaki aksiyonlarıyla da ABD toplumuna yön veren, öncü bir kişilikti.

1956 draftında 1. sırada seçme hakkına sahip olan St.Louis Hawks’ın yöneticilerinin Bill Russell’ı draft ettikleri takdirde ‘beyaz taraftarlarını’ küstüreceklerini düşünmesi 22 yaşındaki San Francisco Üniversitesi yıldızının 2. sırada Celtics tarafından seçilmesini sağlamıştı.

Irkçılığın bugün bile üslerinden biri olarak gösterilen Boston şehrinde ırk ayrımcılığına karşın dimdik ayakta kalmayı başarırken kişiliğinden ve değerlerinden asla ödün vermeyen Bill Russell, her türlü baskıya direnmişti.

Bill Russell ayrımcı Louisiana’da geçen çocukluğu yüzünden beyazlara karşı hep gardını koruyordu. Takım arkadaşları ve koç Auerbach’la aile gibiydi ama onun dışında hiçbir beyazla sosyal ilişki kurmuyordu.

Hiç kimseye ama özellikle beyazlara imza vermiyordu. Bu yüzden FBI, Russell hakkında bir dosya bile açmıştı. Yıllar sonra ortaya çıkan bu dosyada Bill Russell için ‘küstah zenci’ tanımlaması yapılmıştı.

Bill Russell kendisinden sonra gelen Michael Jordan gibi süperyıldızların aksine bulduğu her platformda başta ırk ayrımcılığı olmak üzere bir çok sosyal sorun hakkında içinde bulunduğu dönemin çetrefilli şartlarına rağmen açıklama yapmaktan kaçınmıyordu.

1964’de Mississippi’de siyahların neredeyse her gün ırkçı saldırılara uğradığı ve aktivist Medgar Evers’ın bir suikaste kurban gittiği günlerde Russell, Jacksonville/Mississippi’de karma bir basketbol kliniği vererek adeta kafatasçılara meydan okumuştu.

1965’de siyahların oy verme hakkı elde etmesi için yapılan girişimde ön saflarda yer tutan Russell, 1967’de Muhammed Ali’nin Vietnam’daki savaşa karşı çıkıp askere alınmayı reddetmesinden ötürü bokstan el çektirilmesine Ali’yle birlikte direnen isimlerdendi.

Russell, 1966’da NBA’de ve tüm profesyonel sporlardaki siyahlar için bir bariyeri daha kırıyor ve baş antrenörlüğü bırakan Red Auerbach’ın ısrarıyla Celtics’in koçluğuna getirildi. 16 Nisan 1966 günü Russell Amerikan profesyonel spor tarihindeki ilk siyahi koç oluyordu.

Oyuncu/koç olarak üç sezon Boston’ı çalıştıran Russell’ın liderliğinde Celtics 1968 ve 1969’da L.A Lakers’ı finalde devirerek şampiyonluk ipini göğüsledi. 1969’daki finalde Russell ezeli rakibi ve ebedi dostu Wilt Chamberlain’ı son kez alt ederek kariyerini noktalıyordu.

Söz Wilt Chamberlain’dan açılmışken…Wilt belki Russell kadar sosyal sorunların çözümü için efor sarfetmedi ama Bill Russell’a göre Wilt’le 1960’da başlayan rekabetleri NBA’in hem oyun yapısını hem de siyahilere bakış açısını değiştiren çok büyük bir faktördü.

”Bizimkisi belki de basketbol tarihinde sonucu en çok merak edilen rekabetti. Ligdeki en iyi iki oyuncuyduk. Bir tarafı seçmek zorundaydınız ve bir beyazın tarafını tutamazdınız.” diyor Russell GQ dergisine verdiği bir röportajında ve gülerek ekliyor ”Çünkü öyle biri yoktu.”

5 kez lig MVP’si seçilen Bill Russell basketbolu bıraktıktan hemen sonra Red Auerbach, Russell’ın formasını emekli etmek için harekete geçer ve tören için 1969 sonbaharında bir gün belirlemeye çalışır.

Ancak Russell, 13 yıl Celtics’in sadık bir üyesi olsa da 13 yıl boyunca ‘ırkçılığın bit pazarı’ olarak nitelendirdiği Boston’da yaşamaktan nefret etmiştir. 13 yılda iyi anılar kadar kötü anılar da vardır ve sadece iyi anıların hatırlanacağı bir törende yer almak istemez.

Bu olaydan 3 yıl sonra 12 Mart 1972’de Russell, ABC televizyonunun yorumcusu olarak Boston-New York maçında görev almak için emekliliğinden sonra sadece 2. kez Boston Garden’a gelmek zorunda kalır.

Dostu Auerbach fırsat bu fırsat deyip emrivaki ile Russell’a 6 numarayı Garden’ın kirişlerine çekeceklerini söyler. Russell bu kez evet der. Ama bir şartla. Tören sadece takım arkadaşlarının katılımıyla ve taraftarlar salona alınmadan yapılmalıdır. Auerbach kabul eder.

Ve Russell’ın forması bir avuç yakınının katıldığı seremoniyle tavana asılır. Tam 27 yıl sonra kötü anıları külle örtülmesi sayesinde Celtics, 1999’da 6 no’lu forma Garden’ın yerine inşa edilen FleetCenter’ın tavanına bu kez taraftarların önünde düzenlediği törenle asacaktır.

Bill Russell benzer bir tavrı 1975’de Hall-of Fame’e seçildiğinde de göstermişti. Şöhretler Müzesi’ne seçilen ilk siyah olan Russell ‘buraya benden önce girmeyi hak eden siyahlar var. Benim ilk girmem haksızlık olur’ diyerek törene katılmamış ve HOF yüzüğünü teslim almamıştı.

Yaşayan efsanenin bu konudaki duruşunun değişmesi içinse tam 44 yıl geçmesi gerekiyordu. Çünkü HOF komitesi 2019’da lige girişinden ancak 69 yıl sonra ilk siyahi NBA oyuncusu Chuck Cooper’ı HOF’a kabul etti. Russell da bu olay üzerine yüzüğünü 2019’da 85 yaşında parmağına taktı.

Chuck Cooper’dan Earl Lloyd’a, Elgin Baylor’dan Bill Russell’a kadar NBA’in ırk ayrımcılığını yıkıp tüm renklere kapısını açan bir lig haline dönüşmesinde bir çok oyuncunun emeği ve çabası var.

Bugün NBA oyuncuları birer pop star gibi yaşıyor ve jet-set hayatı sürüyorlarsa bunda dikenli telleri aşarak onların önünü açan eski dönem kahramanlarının payı büyük. Günümüz oyuncularından birer Bill Russell olmalarını beklemek kolay değil.

Ne artık Bill Russell gibi karakterler yetişiyor ne de içinde bulunduğumuz dönem o dönem gibi değil. Bununla birlikte her şeyin güllük gülistanlık olmadığı da ortada. ABD’de yaşanan son gelişmeler ırkçılık konusunda hala kat edilmesi yol olduğunu gösteriyor.

NBA’in sezonu yeniden başlatmaya çalışmak için hazırlıklar yaptığı şu günlerde bazı oyuncuların kafalarında şüphelerin oluşması çok doğal. Black Lives Matter hareketini örselemekten çekiniyorlar.

Takım sahiplerinin çok büyük kısmının beyazlardan oluşması bu hassas ortamda ‘beyaz patronun emriyle kitleleri eğlendirmeye zorlanan siyah işçiler’ hissinin gelişmesine neden olabilir.

Sebebi her ne olursa olsun ligin başlamasına şerh koyan oyuncular özellikle sosyal medyada bu düşünceleri yüzünden sertlik dozajı her geçen gün yükselen bir şekilde eleştiriliyorlar. ‘Siz sporcusunuz, işinize bakın’ diyenlerin sayısı da giderek artıyor.

O yüzden sezonun başlamasına karşı çıkan isimleri eleştirirken 60 yıl önce sırf derilerinin renginden dolayı insanlık dışı muamelelere maruz kalan dünün siyahi oyuncularını ve bu yazıyı lütfen hatırlayın…

Mete Aktaş

NBA\'de Günün Sonuçları ve Maç Programı
NBA maç sonuçları ve TV programı

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz