EuroLeague normal sezon MVP’liği, EuroLeague Final Four MVP’liği, EuroLeague Yükselen Yıldız ödülünün sahibi, Milli takım ile Avrupa şampiyonluğu, Real Madrid ile EuroLeague ve İspanya Ligi şampiyonluğu ve ACB Ligi MVP’liği… Okurken bile insan sıkılıyor, değil mi?
Bu bireysel ve takımsal başarıları tek bir sene içinde kazanan bir oyuncu olduğunu hayal edin. Bir de bu oyuncunun yalnızca 19 yaşında olduğunu… İnanması güç, harika bir başarı! Geride bıraktığımız sene içerisinde Doncic bizlere harika enstantaneler sunmuş ve bu yaz NBA’in yolunu tutmuştu. Genç yaşına rağmen saha içindeki olgun tavırları, oyun zekası, saha görüşü… Methiyeler dizmeye gerek yok sanırım, sene içinde bol bol okuduk bu tarz övgü sözlüklerini. Bu yazımda Eski Kıta’nın en büyük basketbolcusu olmaya aday bir yıldızın NBA kariyerinin nasıl şekilleneceğini, NBA’e adaptasyon sorunu çekip çekmeyeceğini yorumlayacağım.
Luka’yı 2017’de ülkemizde düzenlenen EuroBasket şampiyonasının final maçında, Sırbistan’a karşı, Sinan Erdem’de canlı izleme fırsatı bulmuştum. Gerçi o maç için performansı beni hayal kırıklığına uğratmış olsa da Dragic ve Prepelic’in harika performanslarıyla Slovenya, kendi basketbol tarihinin en büyük başarısa ulaşmış oldu. 2017/2018 sezonu başlagıcında Llull’un sakat olması Doncic’in omuzlarındaki yükü arttıracaktı. Peki Doncic bu yükü taşıyabilir miydi? Evet, gençti. Kafalarda soru işaretleri vardı. Ama Doncic, günden güne bu şüpheleri ve soru işaretlerini kaldırdı. Takımını önce EuroLeague şampiyonluğuna, sonrasında ise İspanya Ligi şampiyonluğuna taşıdı. EuroLeague’de Doncic, sezonu 16 sayı, 4.8 ribaund ve 4.3 asist ortalamalarıyla tamamlamış, hayali olan EuroLeague kupası sezon sonunda onun elleri üstünde yükselmişti. Doncic, kendisine hayran bırakacak performanslar sergilese de elbette bir çok Amerikalı basketbolseverler tarafından farklı eleştirilere maruz kaldı. Bu eleştirilerin en başında ise ayaklarının yavaş olması geliyor. Aynı zamanda atletizmi ve Amerika-Avrupa kıtalarının oyunlarının farklılığı, yani Avrupa’daki basketbolun NBA’e nazaran daha düşük tempoda ve daha yavaş oynanması, Doncic’in eleştirilen diğer yönleri. Ancak bu dezavantajları sayarken hatırlamamız gereken en önemli şey bu çocuğun sadece 19 yaşında olması! Belki de bu yazıyı okuyan çoğu arkadaşımızdan daha küçük bir yaşta Luka. Gelişime açık, başarıya aç. Kendisini kanıtlamak, aleyhine konuşanların kafasındaki soru işaretleri yok etmek istiyor. Peki bunu yapabilir mi? Evet, neden olmasın. Peki Doncic’in hangi yönlerini geliştirmesi gerek? Neler yapması lazım? Biraz bunun üzerinde duralım.
Her şeyden önce Doncic, işin hücum yönünde stepback üçlüklerini daha yüzdeli göndermeli. Zira bu hareket, ileride onun imza hareketi olacak diyebiliriz. Bu sene Kızılyıldız potasına gönderdiği son saniye basketini hatırlayalım. Yüzdesini yükselttiği takdirde, bu hareket Doncic’in imza hareketi olabilir. 2.olarak Doncic, Avrupa’da 1’den 4’e kadar 4 pozisyon savunabilecek bir fiziğe sahip. Peki bu fiziğiyle aynı savunmayı NBA’de yapabilir mi? Zor. “Pozisyon” kavramının biraz daha eridiği şu günlerde çok pozisyonu oynayabilen oyuncuların değerini anlatmaya gerek yok. Bu tarz oyuncuların en büyük örneği LeBron James. Marcus Smart ve Ben Simmons da bu oyuncular arasında sayılabilir. Hatta Jokic’i de unutmamak lazım. Oyun kurucu bir pivot! Konumuza dönecek olursak Doncic’in 3-4 pozisyon birden oynayabilmeye elverişli bir fiziği var. Yani bunu mevcut fiziğiyle gerçekleştirmesi zor elbette, ancak kendi fiziğini geliştirip çok yönlü bir oyuncuya dönüşürse NBA’de kalıcı olması, hatta NBA efsaneleri arasından sayılması içten bile değil. Doncic’in bir diğer dezavantajı ise izolasyon oyununda rakibi çözememesi. Birebirde adam eksiltme özelliği rakiplerine göre daha düşük bir seviyede Doncic’in. Geçtiğimiz sene çok kez rakibini geçemediğinde felaket şut tercihleriyle sonuçlanan Real Madrid hücumu görmüştük.Yani Doncic’in kendisini geliştirmesi gereken bir diğer önemli husus birebirde adam eksiltebilme özelliği olmalı.
Doncic’in avantajlarını ve olumlu yönlerini saymaya lüzum görmüyorum. Bize bu sene portföyündeki her şeyi sundu kendisi. Gelecek seneden itibaren kendisini NBA’de izleyeceğiz, bakalım “The Kid”, Amerikalı basketbolseverlerin soru işaretlerini yok ederek, onların kafalarında bulunan Avrupalı basketbolcu tabusunu yıkabilecek mi? Coach Rick Carlisle ve Dennis Smith JR ile nasıl anlaşacağı da ayrı bir merak konusu. Önümüzdeki sezon bizlere tüm bu soruların cevabını verecek.