2020 yılı oldukça sancılı geçiyor. Dünyayı kasıp kavuran pandemi bir yana, sevdiğimiz isimleri teker teker kaybettik: Cliff Robinson, Chadwick Boseman…
Ancak bütün talihsiz kayıpların içinde bizleri en çok sarsan “o” oldu. Biz basketbolseverlerin nesiller boyu hayranlıkla izlediği, idol olarak gördüğü bir efsane 26 Ocak 2020’de aramızdan ayrıldı. Üstelik henüz 41 yaşındayken, 13 yaşındaki kızıyla birlikte…
Black Mamba lakabıyla zihinlerimize kazınan Kobe Bryant, hayatta olsaydı geçtiğimiz Pazar günü 42. yaş gününü kutlayacaktı. Hemen sonraki gün, geride bıraktığımız Pazartesiyse doğum gününü değil, arkasında bıraktığı efsanevi mirasını anmak adına “Mamba Day”i içimiz buruk şekilde kutladık.
Kariyeri boyunca 8 ve 24 numaralı formaları terleten Kobe anısına 24/08 tarihi, tüm dünyada Mamba Day olarak ilan edildi. Öte yandan sponsoru Nike, 24 Ağustos Pazartesi itibariyle başlayan haftayı “Mamba Week” ilan etti. Bu özel haftanın son gününde Kobe’nin ardında bıraktığı mirası bir kez daha hatırlatmak istedik. Huzurlarınızda Kobe Bean Bryant’ın hikayesi ve en büyük mirası “Mamba Mentality.”
Takvim yaprakları 23 Ağustos 1978’i gösterdiğinde eski NBA oyuncusu Joe “Jellybean” Bryant, oğlunu ilk kez kucağına aldı. Japonya’daki bir şehirden ilham alarak oğluna Kobe adını veren Joe Bryant, bir efsanenin doğumuna tanıklık ettiğinden habersizdi.
Çocukluğunu İtalya topraklarında geçiren genç basketbolcu, televizyon başında Magic Johnson’ın Lakers’ını izleyerek kendini parkede hayal ediyor, babasının çoraplarını büzerek yaptığı topuyla maçı kazandıran basketi atıyordu. Basketbola ufak yaştan vurulmuştu. Dünyaya geldiği Philadelphia şehrine döndüğünde Lower Merion Lisesine art arda 4 kez eyalet şampiyonluğu kazandıracak kadar sansasyonel bir performans ortaya koydu.
Koleje gitmeyi reddederek henüz 18 yaşında NBA Draftlarına katılacağını açıkladığında herkesi ikna edebilmiş değildi. Hala kendisinden şüphe duyanlar vardı. Nitekim Charlotte Hornets kendisini 13. sıradan seçti ve kendisini kısa bir süre içinde pivot Vlade Divac karşılığında Los Angeles Lakers’a takasladı.
Kimilerine göre bir tık burnu havada, kendisinden emin o çocuk çaylak senesinde potansiyelini tam anlamıyla yansıtamadı. Maç başına sadece 15.5 dakika süre alabilen çaylak, 7.6 sayı ve 1.6 top kaybı ortalamalarıyla zaman zaman eleştirilerin odağı oldu.
Ancak eleştiriler ona yakıt olarak geri dönüyordu. Eşsiz bir mantaliteye sahipti. Onun için çalışmanın bir sınırı yoktu. Dinlendiği her saniye başka birinin çalıştığının bilincindeydi. Bundan dolayı duramazdı, her zaman daha iyisi için çalışmalıyıdı. İşte bu mantalite ona 5 NBA şampiyonluğu bahşetti. Sıradan bir yıldız olarak veda etmedi basketbola. Bir döneme çalışma azmi aşılayan adam oldu. Genç kuşağa öğrettiği “Mamba Mentality” ile milyonların hayatına dokundu.
Amerikan televizyon ağı CSB’ye 2008’de verdiği röportajda Mamba Mentality’i işte şöyle özetlemişti Kobe: “Hayat bataklığa gömülüp motivasyonunu kaybetmek için çok kısa. Devam etmek zorundasın. İlerlemek zorundasın. Bir ayağını diğer ayağının önüne at, gülümse ve sadece ilerlemeye devam et.”