Minnesota, geçen sezon play-in galibiyetiyle play-off yaparken geçirdikleri umut dolu ve gerçekten keyif veren sezonlarını övüyor, doğru yolda olduklarını düşünüyorduk. Yönetim bu doğru yolda hızlanabileceklerini düşünerek yaz aylarında tüm NBA’i sarsacak bir takasa girişti. Takımdaki rol oyuncularının ve önemli olabilecek draft seçimlerinin de olduğu dev bir paket Rudy Gobert için Utah Jazz’e gönderildi. Yönetimin hayali koç Chris Finch’in bol yıldızlı olan bu kadroyu işleyip hem savunmada hem de hücumda iyi bir takım yaratmasıydı. Sonuçta ligin en iyi savunmacılarından biri takıma eklenmişti. Beverley ve Vanderbilt’in yaptığını Gobert tek başına yapardı nasıl olsa… Bugün, bu hayalin hakikat olup olmayacağını tartışacağız.
Tüm ligde en fazla birlikte süre alan beşlerden biri Minnesota’nın ilk beşi. D’Angelo Russell, Anthony Edwards, Jaden McDaniels, Karl-Anthony Towns ve Rudy Gobert’den oluşan bu beş, aynı zamanda verimlilik istatistiklerinde diplerde bulunuyor. Bunu aslında takas gerçekleştiğinde dahi görmek zor değildi. Ancak Chris Finch’e olan güven ve takımın yakaladığı iyi hava durumu çözebilir beklentisine girildi. Şu anda 22 maç oynayan takım bunların tam olarak yarısını kazansa da ortaya konan tablo bundan daha kötü. Zira topla içeri girmeyi seven ve çevikliğini oyununun dayanak noktası haline getirmiş olan Edwards için hareket alanı yaratamayan bir takım oluştu. Gobert iyi bir perdeci veya ikili oyun partneri olmadığından hücumda akış yakalaması iyice zorlaşıyor. Genellikle zorlama şutlara gidiyor veya yeterince avantaj alamadan hücumu sonlandırmaya çalışıyor. Bu da onun tam potansiyelini ortaya çıkarması önünde büyük bir sorun. Zaten sezon başından beri vücut diliyle hatta direkt konuşarak bunu belirtti defalarca. Towns, sezona pek iyi başlamasa da onun hücumda bir anomali olması işleri yoluna koyabiliyordu. Fakat o da yaklaşık bir buçuk ay sürecek bir sakatlık geçirdi. Pota altı bu denli doluyken Russell gibi driplingi orta mesafede kesmeyi seven ve şut pozisyonlarından üretim yapan bir gard öne çıkmalı diye düşünürsünüz. Ne yazık ki D’Angelo Russell aklını kaybettiği için bu düşünce de geçersiz. Bir süredir basketbol oynayıp oynamadığından emin bile değilim o kadar formsuz ve aklı oyunun dışında. Hiçbir zaman potansiyelini karşılamayacağını anlamıştık ama bu denli faydasız olmasını da beklemiyorduk. Hücumda böylesine faydasız bir beş varken bu takım bu kadar maçı herhalde yedek kadro sayesinde kazandı diyorsanız yanılıyorsunuz. Yedek kadro da oldukça faydasız ve uyumsuz oynuyor. Başta Kyle Anderson olmak üzere hiçbir yedek oyuncu eski performansında değil. Bu da başarıya koşacağım diyerek tüm takımı takaslamanın nasıl büyük bir hata olduğunu gözler önüne seriyor. Neyse gelin bu takıma maç kazandıran şeyi konuşalım…
Savunma. Yani zaten böyle hücum ederseniz ancak savunarak arayı kapatabilirsiniz. Yine sezon başında bayağı kötü oldukları bir departman burası. Yine de NBA’in en iyi pota savunucularından biri varken savunmanız yetersiz olmuyor. Geçen sezon çok üst düzey topa baskı ve yoğun rahatsızlık vererek ligin en iyi savunmalarından birini kurmuşlardı. Bunda en önemli etken Jarred Vanderbilt ve Pat Beverley olmuştu. İki savunma ustasını gönderip başka bir savunma sistemine geçmek riskli olsa da Gobert etrafına kötü savunma kuramıyorsunuz. Yıllarca 3 kötü savunmacıyla birlikte oynamış bir oyuncu sonuç olarak. Yine de ikili oyun savunurken çok zorlanıyorlar çünkü Gobert drop yapıyor yani geride savunuyor rakiplerini, ancak perde sonrası savaşacak oyuncu sayısı o kadar az ki sürekli avantajı veriyorlar rakiplerine. KAT da özellikle yardım savunmasında kötü olması ve 4 numara için aşırı hantal kalmasıyla yardımcı olamıyor. Zaten Russell savunma yapmıyor derken bu takım boyalı alan dışında koruma alamaz hale gelmişti. Yine biraz Koç’un dürtüklemesi, biraz McDaniels’ın devreye girmesiyle toparladılar savunmayı ama hâlâ yetersiz. Eğer play-off yapmak istiyorlarsa önce personel olarak sonra da konsantrasyon olarak değişmeleri gerekiyor. Towns’ın sakatlığı takımın Gobert’li sisteme daha iyi alışmasını sağlayacaktır. Özellikle Edwards hücumda klasik bir pivotla oynamaya biraz daha uyum sağlayıp alan bulmaya başlayacaktır. Fakat bu takımın büyük bir lider eksiği ve uyum sorunu var. Bunu çözmek için Koç’un biraz teknik taktik işlerini bırakıp oyuncuların maçtan düşmemesi adına konsantrasyon çalışmaları yaptırması ve bu yeni sisteme takımı adapte etmesi gerek. Anderson gibi harika bir ikincil top yönlendiriciyi kullanmayı öğrenmeli, yedek kadronun yüksek enerjiyle ve geçen sezonki baskı sistemiyle oynamasını istemeli, elindeki tek yedek skorer Nowell’in süresini arttırıp hücumda serbest kalmasını sağlamalı. Bunun gibi küçük değişimler hayalin hakikate dönüşmesini sağlayabilir. Tabi çok uçuk bir hayal olduğunu unutmamak gerek. Bu takımda Vanderbilt’in ahı var, çocuk bir sezon içinde hücum etmeyi bile öğrenmişti… Şaka bir yana, Timberwolves için yolun çok başındayız, birçok değişim göreceğiz.