Son Periyot

İkinci Duraktan Binen Yolcu: Tyson Chandler

İkinci Duraktan Binen Yolcu: Tyson Chandler

İkinci Duraktan Binen Yolcu: Tyson Chandler

Bir gün özel bir Tyson Chandler yazısı yazacağım ve köşemde yer vereceğim hiç aklıma
gelmezdi. Geceyarısı whatsapp’ıma dostum Turgay Doğan’ın mesajıyla düşen haberi görünce ise yüzüme bir tebessüm geldi. “Tyson Chandler Lakers’ta” Yok ya? Hayat gerçekten enteresan. Tyson Chandler kimilerine göre otobüslere indi-bindi yapan bir oyuncudur. Ne de olsa kariyerinde 8inci takımına transfer oldu. Ama bu sefer yolculuğa ikinci duraktan binerek devam edecek. Kim bilir belki de bu yol mutlu sonla bitecek.

Yazarlarımızdan Hakan Işık yazısında muhakkak bu gelişmenin artılarını eksilerini bir güzel
masaya yatıracaktır. Ama bizim de konuşmamız gerekenler var. Bu haber whatsapp’ıma
düştüğünde ilk aklıma gelen şeyi hemen “punchline” olarak vereyim.

2010 yazında Miami Heat, LeBron James ve Chris Bosh’u Dwyane Wade kadrosuna
getirdiğinde sloganları “Yes.We.Did.”di. Herkes en nihayetinde bu takımın sezon başlamadan, bir maça bile çıkmadan şampiyon olacağı görüşündeydi. Ama işler beklendiği kadar rast gitmedi. 2011 NBA Finalleri’ni gözünüz önüne getirdiğinizde sadece LeBron James, NBA tarihinin en büyük “superstar meltdown”unu hatırlıyor olabilirsiniz. Hatta kayıtlara öyle geçmiştir. LeBron’un Final serisinde nasıl sinip eridiğini… Dirk Nowitzki’nin nasıl yıldızlar karması Miami’yi mahvettiğini konuşmaz kimse. O Dallas Mavericks takımında bir kahraman daha vardı aslında çok konuşulmayan; o da Tyson Chandler’dır. Şimdi ise hayallerini yıktığı, gözlerinden yaşların akmasına neden olduğu adamın otobüsüne binmiş durumunda. Bu parça belki de Lakers’ın eksik olan parçası olabilir. Bunu sezonun devamında daha net analiz edebileceğiz. Ama öngörülerimizi de sizden esirgeyecek değiliz.

Lakers puzzle’ına yeni parça

Lakers, beklendiği üzere gerçek anlamıyla bir “puzzle” durumunda. Ben hiç bu kadar deneme yanılma yaşandığı başka bir takım hatırlamıyorum. Neredeyse her maç oyun yapılarını ve stratejilerini değiştiriyorlar. Kendilerine bir oyun kimliği edinmek zorundalar. Tabi eğer gerçekten bir “Hollywood masalı”nı gerçeğe dönüştürmeye niyetliyseler. Çok bilinmeyenli bir takım ve puzzle’ı tamamlar gibi parçalarını bulmaları gerekiyor. Bazılarını transferle, bazılarını ise içeriden edinmeleri gerekiyor. Ben açıkçası Lance Stevenson’ın o parçalardan biri olduğunu düşünüyorum.

Tyson Chandler da o parçalardan biri olabilir. Her oyuncu bir anahtar gibidir basketbol
oyununda. Topu eline almış, amatör veya profesyonel oynamış herkes bunu çok iyi bilir. Her
anahtar da bir kapıyı açar. Ama işin sırrı ve detayı şurada yatıyor; doğru kapıyı açıp
açmayacağı. Bazen bir güzel parça, başka bir puzzle’ın parçası olabiliyor. Bu da durum itibariyle bir anlam teşkil etmiyor. Carmelo Anthony mevzusunu bir düşünün. Carmelo muazzam bir hücum oyuncusu. Kağıt üstünde herşey bunun aksini iddia edemez. Ama Oklahoma City Thunder’da geçen sezon ne oldu? Thunder takımına bir şey katmadığı gibi oyun yapısını da bozdu. Koskoca sezon Thunder takımının ne oynadığını ben dahil kimse anlayamadı. Dönelim Chandler’a.

Bütün meseleleri Golden State Warriors penceresinden düşünüyoruz. Yani bu bir hata mı
bilmiyorum ama zannetmiyorum. Çünkü takımların GM’leri de takım planlamasını bu açıdan
düşünüyorlar herhalde. Bir zamanlar final hedefindeki takımlar sırf Shaq için kadrolarına
Dikembe Mutombo’yu katmaları gibi. Warriors takımı şampiyonluğun favorisi ve LeBron’ın da dediği gibi “Bir şampiyonluk yolu varsa o da Golden State şehrinden geçer” Şimdi bunun
konuyla ne alakası var derseniz, bence tamamen bununla ilgili. Cleveland, 2 yıl evvel Golden State’i yenip şampiyon olurken maçları şöyle bir gözünüzün önüne getirin. Cleveland, Warriors’u “at-at” oyun yapısıyla yenmedi. Hücumla at-at oyunuyla kimsenin o takımı yenemeyeceği aşikardı, şu anda da öyle. Bence 2 sezon boyunca Cleveland’ın şampiyonluğu vermesinin en büyük nedeni buydu. Kendini inkar etmiş olmasıydı. Onların oyunuyla, hücum ederek yenmeye çalışmasıydı. Halbuki yendikerinde tıpkı futbolda 2010 Şampiyonlar Ligi’nde Mourinho’nun Inter’inin, Barcelona’yı ve diğer rakipleri döve döve, otobüs çekerek yenerek şampiyon oluşu gibiydiler. Yani sertlikle oyunu değiştirmişlerdir. Bütün takım sporlarında bir gerçek vardır: Bazen daha iyi oyuncular kazanır, bazen daha iyi oyun. Bazen oyuncuları değiştirirsin, bazen oyunu.

Tyson Chandler, Lakers’ın o eksik olan savunmasındaki sertliği giderebilir. Alacağı maç başına 3-5 ribaunt bile rakibin “ikinci şans” hücumlarını azaltabilir. Tam tersi ya da…hücumda alacağı 2 fazla ribauntla Lakers’a boş dönecekleri hücumları azaltabilir. Tabi ki Chandler öyle yıldız bir oyuncu değil, kader değiştiren bir oyuncu hiç değil. Ama bir takıma pota altı ve fark yaratan bir uzun oyuncu arıyorsanız Chandler tam aranan kan olabilir. 36 yaşında ve onun tecrübesi bile McGee’ye veya diğer genç oyunculara sirayet edebilir. Sonuçta kariyerinde bu ligde ligin en iyi savunmacı ödülünü de almadı değil.

2008 yılında Kobe Bryant iyi oynuyordu ama Lakers şampiyonluk adayı falan değildi. Ne zaman sezon ortasında takasla kadroya Pau Gasol dahil edildi, Lakers kendini NBA Finali’nde buldu. Ki Pau Gasol ligde iyi bir oyuncuydu ama Lakers’a gelene kadar hesapta olan, mercek altında bir oyuncu değildi. İspanyol arkadaşlarımız darılmasın, Pau Gasol elbette özel bir oyuncu. Chandler’ı da Gasol ile aynı kefeye koyacak halimiz yok ama burada anlatmak istediğim fikir şu; O Lakers takımında baştan beri Gasol olsaydı ama Lamar Odom olmasaydı yine Lakers NBA Finali’ni göremeyebilirdi. Bazen yolda alacağınız bir yolcu sizi başka bir yere götürebilir. Yani önemli olan eksik parçayı bulmak. Chandler, Lakers’ın o eksik parçası mıdır bilinmez ama bir şey var ki şu anda gerçek; Chandler ikinci duraktan Lakers otobüsüne bindi.

Ara Gözbek
aragozbek@gmail.com

Exit mobile version