Son Periyot

‘Hikaye’ Devam Ediyor!

İSTANBUL – Ahmet M. SUBAŞI, 29.07.2020

Çok özledik deyip duruyoruz ama… Sahi, nedir NBA?

Bir lig mi?
Bir federasyon mu?
Bir turnuva, organizasyon mu?
Nedir? Hiç düşündünüz mü?

Söyleyeyim: NBA, kendini ‘’A Global Media and Entertainment Company’’, yani ‘’Küresel Bir Medya ve Eğlence Programı’’ olarak tanımlıyor.

Tanımının içinde top yok, file yok, çember yok, Michael Jordan, Kobe Bryant, LeBron James yok.

NBA bir ‘şirket’. Şöyle söyleyeyim; yarın çıkıp ‘’Basketboldan sıkıldık, bundan sonra ip atlayacağız’’ diyebilirler! (Sonuçları ne olur orası ayrı tabi. James Harden’a ip atlatarak yıllık 8 milyar USD ciro çeviremeyeceklerine bahse girerim.)

Yani olay tamamen heyecan verici, anlamlı, sürükleyici, değerli bir içeriği, uygun rekabet şartları altında, güven zemininde üretmek, çarpıcı hikayeler yaratmak ve bunları insanlarla televizyonlarda, tribünlerde, radyolarda, billboard’larda, internette veya katma değer potansiyeli taşıyan her yerde insanlarla buluşturabilmek aslında.

Kritik nokta şu:Hikaye’ kelimesi, NBA yapısının mihenk taşı mahiyetindeki ana parçalarından biri. Ve her sezonunu merakla izlediğimiz bu dizinin aslında her sezonu, büyük bir hikaye zincirinin değerli bir halkası.

Dolayısıyla asla kopmaya gelmiyor.

Tam 141 gün…

Tüm dünyanın ‘’Bir virüs var diyorlar’’ diye homurdandığı soğuk bir Mart gecesinde, bu dizide görmekten pek hazzetmediğimiz bir sahneyle karşılaştık. Dallas Mavericks’in Denver Nuggets’i 110-97’lik skorla devirdiği maçın bitiş kornasının, uzun süre bu kornaya hasret kalacağımızı duyurduğundan bihaberken, OKC Thunder – Utah Jazz maçının orta yerinde, dev ekranlarda yazan şu yazı, felaketi resmen haber veriyordu: ‘’Bu maç NBA tarafından ertelenmiştir.’’

Nereye? Ne zamana? Kimse, hiçbir şey bilmiyor. Sonrasında Rudy Gobert, virüsle alay eden hareketler yapıyor, birkaç gün içinde enfekte olduğu ve virüsü takım arkadaşlarına bulaştırdığı ortaya çıkıyor, özür diliyor… Testi pozitif çıkan Kevin Durant, sonradan ‘’Öleceğimi zannettim, ağlamaya başladım’’ diye anlatacağı anlar yaşıyor ve daha bir sürü şey.

Açık söyleyelim, tam 141 gün önceki o şey… Berbattı.

Normalleşme

Bu süreç boyunca bizler hasret kaldık ama basketbol, NBA böyle bir şey de değil, bambaşka bir tutkusu var, biliyorsunuz. Hep söylediğim bir şey vardır: Michael Jordan, Kobe Bryant, LeBron James gibi adamlara ‘’Basketboldan aylık yalnızca 500 USD kazanacaksınız’’ da deseydiniz, bu adamlar NBA yıldızı olurlardı! Burada başka bir şey var.

Bu nedenle bu oyuncular süreç boyunca kontrat bedellerine karşılık gelen paraları almaya devam etmelerine (aynı şeyi diğer kulüp ve salon çalışanları için söylemek o kadar kolay değil) rağmen, NBA’in yeniden başlamasını en az bizler kadar istediler ve şimdilerde ‘Bubble’ın tadını çıkarmakla meşguller. Çünkü aynı zincirin kopması halinde yaşanacak boşluk, onların kahramanı oldukları bu hikaye için en az bizler kadar önemli.

Neyse ki hikaye yarım kalmayacak!

Ve daha bir yığın şeyden, hiçbir şeyden mahrum kalmayacağız!

Ligde ‘play’ tuşuna yeniden basmaya saatler kala, bugün, bir kez daha ‘balon’daki herkesin test sonuçları negatif çıktı.

Hikayeye alışkın olmadığımız şekillerde de olsa devam edecek ve Eylül ayında birilerinin NBA Şampiyonluğu kutladığını göreceğiz.

İlginç olacak.

‘Yepyeni Bir Oyun’

NBA, geri dönüş sloganı olarak ‘#WholeNewGame’i, yani ‘Yepyeni Bir Oyun’u seçti. Bunun çok stratejik ve altı dolu bir tercih olduğunu hepimiz tahmin ediyoruzdur sanırım. Yukarıda saydığımız güzel şeylerle birlikte tabi; hiç görmediğimiz durumlar da ortaya çıkacak. Yeni bir oyun geliyor.

Hiç bir altyapı turnuvasını (U18 Avrupa Şampiyonası vs.) yerinde veya TV’den izlediniz mi? Boş salonda konuşulan her şeyi duyarsınız. Ve NBA’in zaman zaman ‘kontrollü bir biçimde’ uygulamaya koyup bize yaşattığı, adına da ‘Wired’ dediği o keyfi, şimdi maç boyunca, maçlar boyunca yaşayacağız. Lig yönetimi halen yayına yansıyabilecek ‘sevimsiz’ sesleri nasıl ‘bip’leyebileceğine dair antrenmanlar yapıyor. Neyse ki bizler taraftarız, Carmelo Anthony’nin her ribaund sonrası takım arkadaşlarına ‘kibarca’ (!) rakip yarı sahaya koşmaları gerektiğini söylediği anı duymamızda bir sakınca yok, değil mi?

“Melo’nun ‘malum’ repliklerinden birini kurduğu anı görebilirsiniz.

Play-Off yaklaşırken hep bir ‘iç saha avantajı’ rekabeti olur. Play-Off başladığında seyirci faktörü devreye girer. Bazı deplasmanlar (Philly vs.) ağırdır ve taraftar reaksiyonları, umulmadık kırılmalara sebep olabilir ya hani… Onlar bu defa yok ve bunun ne gibi sonuçlar doğuracağı, kime olumlu, kime olumsuz yansıyacağı büyük merak konusu.

Saha avantajı, play-off temposu demişken… NBA’in en büyük lojistik külfeti olan seyahat, konaklama gibi durumlar da hiç olmadıkları kadar stabil. Maçınızı tamamladıktan sonra ilk uykuyu takım uçağında değil, odasında çekecek mis gibi bir grup oyuncumuz var.

 Tam Puan!

Ve son olarak… ‘Süper Başkan’ Adam Silver, gerçek ve başarılı bir lidere yakışır şekilde pandemi sebebiyle yaşanan durgunluğu iyi kullanarak lehte birçok gelişmeye çevirdiği gibi, ‘’Şimdi Zamanıdır’’ diyerek NBA’in dijital atılımlarını, ligin ve taraftar deneyiminin geleceğini büyüleyici şekilde aydınlatacak geliştirmelerin adımlarını kararlılıkla hayata geçirdi.

En önemlisi, krizin tüm detaylarını çok iyi okuyup harmanlayarak, mevcut imkanlar dahilinde krizi yönetip çözecek formülü ustalıkla geliştirerek ‘hikayeyi’ sürdürme noktasında kusursuz değilse bile şahane bir iş çıkardı.

Bize de tadını çıkarmak kaldı.

İyi seyirler!

Ahmet Melik SUBAŞI

                                                                                                          @ahmetmsubasi

Exit mobile version