Sovyetler Birliği’nin basketbola etkisi kesinlikle yadsınamaz. Yıllarca Avrupa’nın ve Dünya’nın tepesine oturan ülkelerden biri olan SSCB, içinde çok farklı milleti barındıran bir Cumhuriyetler Birliği idi. 1991’de büyük bir bölünme yaşayan ülke tam 15 parçaya ayrıldı. Bunlardan biri de 3 milyon nüfuslu, Baltık Denizi’ne sınıra sahip, oldukça soğuk bir ülke olan; şimdilerdeyse namı Kristaps Porzingis ve Davis Bertans ile yürüyen Letonya.
Kafanızda yer etmesi dışında tarihi bir giriş yapmaktaki diğer amacım, mevcut spor kültürünün asla kaybolmadığını göstermekti. Bölünmeden sonra çoğu ülke iddialı veya tehlikeli takımlar haline geldi. Letonya’nın yakın dönemde yakaladığı başarı da bunun örneklerinden biri. Temellerini tekrardan oturttuktan sonra duraklama dönemini yaşarken yukarı tırmanmak için yatırımlar yapıp, oyuncular yetiştirdiler. En nihayetindeyse 2017 Avrupa Şampiyonasını 5.likle noktalayarak yatırımların karşılığını almaya başladılar. Başrolde Porzingis’in olduğu bu takımda Davis Bertans, Dairis Bertans, Timma, Şmits gibi isimler yer alıyordu. Bizimse aralarında konuşmak istediğimiz oyuncu, geçen sezonun parlayan isimlerinden Davis Bertans.
Avrupa Kariyeri ve Draft Dönemi
Bu kadar uzun bir girişin ardından hayatından bu denli uzun bahsetmeyeceğim. Sadece başlıca şeylerden bahsetmek en doğrusu. Kardeşiyle birlikte sıkı bir eğitim ve çalışma sürecinden geçen Bertans, basketbol oynamayı zaten küçük yaştan itibaren hayatının merkezine koymuş oyunculardan. Odun keserken sağ elinin yüzük parmağının yarısını kaybetmesi, onu çok da etkilememiş. Kariyerine ülkesinde başladıktan sonra ilk yurt dışı macerası Slovenlerin önemli kulübü Olimpija’da oluyor.
Buradaki ikinci yılına gireceği esnada, yani 2011 yazında, Indiana Pacers tarafından 42. sıradan draft ediliyor. Ama o meşhur takasla birlikte hakları Kawhi Leonard’ın yanında Spurs’e geçiyor.
Aradan bir yıl geçmesine karşın NBA’e gitme fikrine sıcak bakmayan Davis Bertans, Partizan ile 3.5 yıllık bir anlaşmaya imza atıyor. Partizan’da ilk sezonunu harika oynarken Kızılyıldız’a karşı oynadığı final serisinde diz çapraz bağında bir kopma meydana geliyor ve neredeyse bir yıl parke yüzü göremiyor. Sakatlıktan döndükten sonra iyi oyununu sürdüren Bertans için, hepimizin yakından takip ettiği Baskonia yılları başlıyor. Fakat 8 sonra yine diz çapraz bağlarından bir sakatlık yaşıyor. Neyse ki uzun bir süre de alsa bu sakatlıktan da iyi dönüyor ve kendisini izlemekten keyif aldığımız EuroLeague arenasında hatrı sayılır maçlar ve istatistiklere imza atıyor. Kontratının son yılındayken buy-out yoluyla takımdan ayrılıyor ve San Antonio Spurs’un yolunu tutup Popovic’in kollarına kendini bırakıyor.
NBA Dönemi
2016 yılında NBA’e ilk defa ayak basan bir Avrupalı bir basketbolcu olarak koçunuzun kim olmasını isterdiniz?
Brad Stevens? Makul bir tercih fakat sizden maksimumunu çıkartabilir mi?
Rick Carlisle? Sizi dağın zirvesine çıkana kadar ittirebilecektir fakat çaylak oyuncularla ilişkisi biraz göz korkutabilir.
Evet, aktif olarak NBA’in en tecrübeli koçu, Gregg Popovic çok güzel bir seçim olacaktır.
Teknik Direktör Sir Alex Ferguson’ın kariyeri boyunca en çok fark yarattığı şey ne taktik bir deha olması, ne de harika bir motivasyon temeli atmasıydı. Onu harika yapan şey, oyuncusunu tanıyıp, ondan maksimum verim almak için her yola başvurmasıydı. İçinde ne cevheri olursa olsun Davis Bertans’ı en çok parlatacak adam da Pop’tu. Diğerlerine nazaran biraz daha “demode” bir oyun oynatıyor, fakat düzenli bir şekilde play-off’ta Konferans şampiyonluğuna kadar mücadele edecek bir sistem kuruyordu.
Davis Bertans ilk yıllarında çift yönlü bir oyuncu olsa da zamanla onun gibi keskin şutu ve oyun zekası olan bir oyuncuya olan ihtiyaç, diğer takımlar gibi Spurs için de bir gereklilik haline geldi. Genelde bir role player yani görev adamı gibi kullanılıyor, bulduğu kısıtlı sürelerde de görevini hakkıyla yerine getiriyordu. Sakatlığın ve dinlendirmelerin çok olduğu normal sezon döneminde 15-20 sayı bandında geçirdiği maçlar, onu takımın şut tehdidi olma yolunda önemli bir konuma getirmişti. Fakat San Antonio, gittikleri yolun yol olmadığını bir anlığına farkına varıp bazı hamlelere giriştiği esnada kendisi Wizards cephesine takaslanan oyuncu oldu.
Daha “rahat” bir takımda olmak, Bertans için ciddi anlamda bir avantaj yarattı. İlk çıktığı maçta 5 üçlük isabeti ile 21 sayı attı. Bu başlangıç, pandemi dönemine kadar harika geçecek bir sezonun habercisiydi. Kenardan geldiği bu sezonda 54 maça çıkan Davis Bertans, 15.4 sayı ortalamasıyla oynadı. Bu kariyerinin en yüksek sayı ortalamasıydı. Ancak asıl altı çizilmesi gereken şey, %42.4 ile attığı 271 üçlük olabilir. Şutun ne kadar önemli olduğunu zaten artık anlatmaya gerek yok. Belirli eksikleri olsa da Bertans gibi alan paylaşımına katkı sağlayacak, topu her verdiğinde yüksek yüzdeli bir şut tehdidi yaratacak bir oyuncu; bütün şampiyonluk adayı takımların hayalini süslüyordur muhtemelen. Savunması ve atletizmi tahmin edeceğiniz üzere problemli olsa da saha içinde çaba göstermesini sağlayarak savunmada onu saklayabilmek de mümkün. Topla üreten oyuncuların olduğu Washington’da dribbling ile bir şey üretememesi de hiçbir sorun teşkil etmiyor. O sebeple bu performansını devam ettirmesi için neredeyse hiçbir sebep yok. Westbrook’un elinin altında böyle bir oyuncu olduğunu fark etmesi önemli bir nokta tabi.
Son olarak Davis Bertans, bu sezon Bubble’a çağrılan takımlar içerisinde gelmeyi reddeden ilk NBA oyuncusuydu. Gerekçe olaraksa kendi sağlığı ve kişisel sebepler öne sürdü. Wizards ise bu karara saygı duyarak kararı onayladı. Zaten devamında da 5 yıl $80M bir kontrat imzaladılar. Bertans artık hak ettiği parayı alıyor. Umarız ki kamuoyunda da hak ettiği değeri alacaktır.
