Heyecanlı bir transfer dönemini daha arkamızda bırakıyoruz Eski Kıta’da yavaş yavaş. Final Four hedefiyle yola çıkan 16 takım ve yapmış oldukları hamleler… Son yıllarda genel olarak CSKA Moskova-Fenerbahçe-Real Madrid-Olympiakos ekseninde dönen Final Four heyecanını yaşamak isteyen çok sayıda takım… Bugün Euroleague takımlarının gerçekleştirdiği transferlerden kendime göre en iyi ve nokta atışı olarak nitelendirdiğim 10 ismi yazacağım, iyi okumalar dilerim.
Shane Larkin – Anadolu Efes
Son yıllarda beklentileri karşılayamayan ve kadroda birkaç isim dışında istikrarı yakalayamayan temsilcimiz Anadolu Efes, bu sene Ergin Ataman ile birlikte kısmi bir re-build’e gitti. Errick McCollum, Toney Douglas, Vladimir Stimac ve Sonny Weems gibi isimlerle yollarını ayıran temsilcimiz şu vakte kadar James Anderson’dan Adrien Moerman’a çok sayıda ekleme yaptı. Ancak bana göre bu eklemelerden en önemlisi Shane Larkin! Geçtiğimiz sezonu Boston Celtics çatısı altında geçiren ve Kyrie Irving’in sakatlandığı dönemde artan rolüne en iyi şekilde uyum sağlayan Larkin, NBA’den beklediği kontratı bulamadığı için tekrardan Avrupa’nın yolu tuttu. 2016/2017 sezonunda Baskonia ile harika bir performans gösteren Larkin, 13.1 sayı ortalamasının yanında maç başına 5.7 de asist yapmıştı. Delici özelliğe sahip ve iyi denebilecek bir dış şuta sahip olan Larkin’in en büyük dezavantajı ise savunma! Özellikle switch durumunda Larkin’in kendi pozisyonu dışındaki bir oyuncunun arkasında durması oldukça zor. Ancak Beabouis’nın da transferleriyle Anadolu Efes’in bizlere gelecek sezon izleteceği tempolu basketbolu beklemek bile heyecan verici!
Chris Singleton – Barcelona
Her sezona yeni bir ümitle başlayıp hayal kırıklığı ile neticelendirmek… Sanırım son 3 sezonun Barcelona’sını bundan daha iyi tarif edemeyiz. Her yaz takıma yeni eklemeler yaparak adeta kadroyu baştan yaratan İspanyol ekibinin de en büyük sıkıntısı istikrar. Bu seneki tek hedef, bu bahtsızlığa son vermek hiç şüphesiz. Bu yolda kadroya eklemeler yapıyorlar ve şimdiye dek yaptıkları en iyi hamlenin Singleton olduğunu söylemem gerek. Geçtiğimiz sezonu Panathinaikos forması altında geçiren Birleşik Amerikalı oyuncu, 4 ve 5 numarada oynayabiliyor ve rakiplerinin gözünü korkutabilecek bir yüzdeyle dış şut atıyor. Euroleague’de geçtiğimiz seneyi 10.3 sayı ortalamasıyla tamamlayan Singleton, yayın gerisinden %40 ile oynamıştı. 2017 yazında Moerman’ı kadrosuna katan ancak istediği verimi alamayan İspanyol ekibinin Singleton transferini nokta atışı olarak görüyorum. Özellikle 5 numarada da oynayabilmesi, Singleton’ı bir kat daha değerli kılıyor. Bakalım Barcelona bu seneyi de hayal kırıklığı ile mi neticelendirecek, yoksa eski günlerine mi dönecek… Bunu hep birlikte göreceğiz.
Janis Timma – Olympiakos
Ülkemizde düzenlenen 2017 EuroBasket şampiyonasından önce belki de çoğu kişi Timma’nın varlığından habersizdi. Zira o vakte kadar Avrupa’nın en büyük ligi olan Euroleague’de boy göstermemiş olan Timma, coach Bagartskis ve Porzingis önderliğindeki Letonya milli takımında harikalar yaratıyordu. O yaz Baskonia’dan kontratı kapan Letonyalı forvet, bu sene yeni bir maceraya yelken açacak. David Blatt önderliğindeki Olympiakos’a transfer olan Timma, elverişli fiziği sayesinde birden fazla pozisyonu savunabilen ve aynı zamanda yayın gerisinden de oldukça iyi bir yüzdeyle oynayan bir isim. Geçtiğimiz sene 7.6 sayı ve 2.4 ribaund ortalamaları kesinlikle onun gerçek performansını yansıtmıyor. Ben bu sene Timma’nın Olympiakos adına önemli bir rol üstleneceğini düşünüyorum. En azından geçen sezonki performansından daha iyi bir performans sergileyecektir.
Joffrey Lauvergne – Fenerbahçe
“Obradovic istiyorsa vardır bir bildiği..” Ben de dahil çok sayıda Fenerbahçe taraftarının sahip olduğu düşünce bu, Obradovic istiyorsa vardır bir bildiği… Geçtiğimiz sezon Jason Thompson transfer edildiğinde de aynı cümleleri sarfetmiştim zira Çin’den gelecek bir oyuncunun çok sayıda handikapı olacağı bir nebze olsun belliydi. Ancak Joffrey, tam Zeljko’nun istediği niteliklere sahip bir uzun. Elbette Ekpe kadar elit bir çember savunucusu değil belki, belki kısaların karşısında da kalamıyor Ekpe kadar iyi. Ancak şunu unutmamak lazım Joffrey 4 senedir NBA’de düzenli olarak forma giymiş bir isim ve bu 4 senenin ardından yeterli gelişimi gösterdikten sonra Avrupa’ya geri dönüyor. Özellikle Popovich önderliğinde kendisine çok şey katan Lauvergne, Fenerbahçe’ye ilaç gibi olacaktır. Mid/long range şutuna da sahip olan Fransız uzun, aynı zamanda Jan Vesely veya Ahmet Düverioğlu ile aynı anda sahada olabilecek tarzda bir isim. Joffrey transferini Fenerbahçe için “nokta atışı” olarak değerlendiriyorum. Umarım sarı lacivertli forma altında başarılı bir kariyer geçirir.
Mike James – EA Milano
2016/2017 sezonunda gösterdiği etkili performansla geçtiğimiz yaz ayında Phoenix Suns’tan kontratı kapan Mike James için bu sezon oldukça iyi başlamıştı. Arizona ekibinde maç başına 20-21 dakikalık süre alıp 9-10 sayı ortalamayla katkı yapan James, fena sayılmayacak bir performans gösteriyordu. Ancak Suns’ın onunla olan sözleşmeyi feshetmesi sonucu serbest oyuncu konumuna geldi ve New Orleans Pelicans ile anlaştı. Pelicans’ta istediği süreleri bulamayan James, sene ortasında Eski Kıta’ya dönme kararı almış, “yuva”ya, yani Panathinaikos ile anlaşmıştı. Yeşil beyazlı ekipte forma giydiği süre içerisinde etkileyici performanslar sergileyen James, sene sonunda Panathinaikos’la sözleşme uzatmaya yanaşmamıştı. Calathes ile 3 yıl/6.3 milyon dolarlık anlaşmaya varan Yunan temsilcisinin Mike James’e de bir o kadar servet harcamaya niyetli olmadığı açıktı. Son zamanlarda yüksek bütçelere rağmen vasat altı kadrolar kurarak uzun süredir beklentilerin altında kalan İtalyan temsilcisi Milano, Mike James ile anlaşmaya vardı. Nemanja Nedovic, Amadeo Della Valle gibi eklemeler yapan İtalyan ekibi, bu sene geçtiğimiz sezonlara nazaran daha akıllıca bir yapılanmaya gitti. Bakalım bunun meyvesini alabilecekler mi? Nedovic-James ikilisinin oluşturacağı backcourt’u izlemeyi düşünmek bile heyecan verici.
Kevin Pangos – Barcelona
Geçen sezonun en büyük peri masalının başrolüydü belki de Sarunas Jasikevicius ve ekibi… Kimse beklemiyordu onlardan Final Four, kimse onların bu kadar ileri gidebileceğini düşünmüyordu. Ancak onlar bize basketbolun takım oyunu olduğunu hatırlatan performanslar seyrettirerek bu oyunun her türlü mucizeye açık olduğunu anımsattı. Herkes sezon sonunda bir yaprak dökümü yaşanması bekliyordu, Saras’a NBA’den teklifler vardı. Takımın yıldızları Brandon Davies, Kevin Pangos gibi isimlerin sözleşmesi sona ermişti. Şimdi ne olacaktı, Zalgiris kadroda istikrarı sağlayabilecek miydi?
Önce Saras Zalgiris ile sözleşmesini uzattı. Davies’i de kadrolarında tutan Litvanya ekibinin belki de en büyük kaybı kısa rotasyonunda oldu. Zira Micic Anadolu Efes’in yolunu tutarken, geçtiğimiz sezon herkesi kendine hayran bırakan performans sergileyen Kevin Pangos, Katalan ekibi Barcelona’nın yolunu tuttu. Bu transferin kafamda oluşturduğu bazı soru işaretleri mevcut. Öncelikle takımda Heurtel gibi topla oynamayı seven, topla zaman geçirmekten hoşlanan bir kısa varken aynı niteliğe sahip bir guard eklemesi ne kadar mantıklı? Tartışılır. Bunun cevabını sezon başlayana kadar öğrenemeyeceğiz ancak şunu da unutmamak gerekir ki geçtiğimiz sezonun en çok asist yapan 2 ismi artık Barcelona forması terletecek! Barcelona, koçları önderliğinde 2 kısalı sisteme uygun bir oyun yansıtabilirse başarının gelmemesi mucize olur. Peki ya bu uyum sağlanabilir mi, göreceğiz.
Scottie Wilbekin – Maccabi Tel Aviv
Bu ülkeden bir Scottie Wilbekin geçti; Mesafe tanımayan dış şutları, maçın kritik bölümlerinde eli titremeden potaya gönderdiği toplar, bireysel ve takımsal başarılar… Özellikle geçtiğimiz seneki EuroCup şampiyonluğu belki de Scottie’nin ne denli büyük bir basketbolcu olduğunun en büyük kanıtıydı. 19.7 sayı ortalamasıyla EuroCup’ı sonuçlandıran Scottie, yayın gerisinden %42 ile oynamış ve final maçının MVP’si olmuştu. Yaz aylarının başında durumu yılan hikayesine dönen Scottie, İsrail temsilici Maccabi ile anlaşmaya vardı. Hayal kırıklıklarıyla dolu bir sezonu daha arkalarında bırakan Maccabi, belki de bu yazın en mantıklı hamlesini yaptı. Zira şuan Scottie önünde büyük bir sınav var. Darüşşafaka’nın son Euroleague macerasında Brad Wanamaker’ın gölgesinde kalan Scottie, Euroleague’de etrafında takım kurulabilecek nitelikte bir guard olabilmiş mi, bize bunun cevabını elbette kendisi verecek. Ancak gönlüm Anadolu Efes’e gitmesinden yanaydı. Özellikle artık Türk pasaportunun da bulunması, Scottie’nin ismini Türk takımları için 2 kat daha fazla değerli kılmıştı, ancak Scottie yeni bir maceraya yelken açmayı tercih etti. Umarım başarılı olur!
Tyler Ennis – Fenerbahçe
Brad Wanamaker’ın Boston’ın yolunu tutmasından dolayı oluşan boşluk için çok sayısa isim zikrediliyordu. Bunların başında elbette Tyler Ennis değil, Teodosic(O dönem Clippers’ın opsiyonunu kullanmayacağı konuşuluyordu) ve Malcolm Delaney’di. Ancak Fenerbahçe teknik ekibi,, geçtiğimiz sezonu Los Angeles Lakers forması altında geçiren Tyler Ennis ile anlaşmaya vardı. Önceki sezonda şahitlik ettiğimiz Jason Thompson performansından sonra ben Obradovic ve ekibinin Avrupa’yı bilen bir guard seçeceğini düşünüyordum, ancak şunu da unutmamak lazım. Tyler Ennis henüz genç bir oyuncu. Obradovic gibi bir koçun kanatları altında kendisine çok şey katabilir. Aynı zamanda Tyler Ennis’in Avrupalı bir guard gibi bir oyun tarzına sahip olması, fundamental bilgisinin üst düzey olması, pick and roll oyununu iyi okuyabilmesi ve çok sayıda pas çeşidine sahip olması Tyler’in en büyük avantajları. Bakalım “overseas” ilk macerasında Fenerbahçe taraftarının beklentisi karşılayıp gönüllerimizde taht kurabilecek mi?
DJ Strawberry – Herbalife Gran Canaria
Evet, belki de çoğu kişinin listeye almayacağı bir isim. DJ Strawberry. Geçen sezon Beşiktaş Sompo Japan forması altında takımına liderlik eden, koç Ufuk Sarıca önderliğinde kendi oyununu harika bir şekilde geliştiren Strawberry önümüzdeki sezon Euroleague’de ter dökecek. İlerleyen yaşı, dış şutunun istikrarsızlığı gibi handikapları olsa da her zaman yüreğini ortaya koyan, oyunun 2 yönünde de maksimumuyla oynayan DJ Strawberry’nin Euroleague seviyesinde oynamayı hakettiği düşünüyordum 2 senedir. Zaten onun öncesinde Yunan devi Olympiakos’la bu mecrada boy gösteren DJ’in o dönemden bu döneme kadar kendisine çok şey kattığını düşünüyorum. O dönem daha çok sert savunmasıyla ön plana çıkan ve hücumu nispeten arkada kalan Strawberry, koç Ufuk Sarıca ile birlikte işin hücum yönünü de geliştirerek muhteşem bir silaha dönüştü. Yaşı ilerlese de parkede ölümüne savaşan, yüreğini koyan oyuncuları izlemek benim için her zaman mutlu edici olmuştur. Ben DJ Strawberry’nin Gran Canaria için iyi bir ekleme olduğunu düşünüyorum, umarım kalıcı olur bu seviyede. Siyah beyazlı forma altında geçen sezon ligde 11.7 sayı 3.4 ribaund 3.8 asist ortalamaları tutturan Birleşik Amerikalı, playoff serisinde Banvit’e karşı 21 sayı ortalamalasıyla oynasa da takımının 2-0 yenilerek elenmesine engel olamamıştı.
Keith Langford – Panathinaikos
206/2017 sezonunda Unicks Kazan forması altında bireysel anlamda harika bir sezona imza atan Keith Langford, o yaz paranın kokusunu duyunca dayanamamış ve Çin’in yolunu tutmuştu. Son sezonunda Euroleague Alphonso Ford Sayı Kralı ödülünü kazanan yıldız oyuncu, ilerleyen yaşına rağmen hala öldürücü bir hücum gücüne sahip. 2016/2017 sezonunda Euroleague’de 21.8 sayı ortalaması tutturan Langford, yay gerisinden de %36 ile oynamıştı. Mike James ile yollarını ayıran Yunan ekibi, Langford’ı Eski Kıta’ya dönmeye ikna etti. Yaşı ilerlemiş olsa da, prime bir Langford’ın neler yapabileceğini hepimiz biliyoruz. Panathinaikos’un geçen sezon Mike James’i kadrolarına katana kadar yaşamış oldukları skorer oyuncu eksikliğini Keith Langford doldurmaya çalışacak. Bu sene yapılan transferlere bakıldığı zaman geçtiğimiz seneye göre daha çekişmeli ve daha heyecanlı bir sezonun bizi beklediğini söylemekte fayda var.
