EuroBasket 2017 D grubunda mücadele eden milli takımımız, oynadığı iki maçında 1 galibiyet ve 1 mağlubiyet aldı. Bu maçların kısa bir değerlendirmesini sizler için yaptım.
Öncelikle; değerlendirmenin daha isabetli yapılabilmesi adına kritik olan maç Rusya ile oynandı zira denk güçler karşı karşıya geldi ve takımlar kapasitelerini daha doğru ölçme fırsatı yakaladı. Bu maçın incelemesine geçersek; Ufuk Sarıca’nın Sertaç Şanlı tercihi, boyalı alanda sıkıntı yaşamamıza sebep oldu. Semih’in rotasyonunda Furkan Aldemir tercih edilebilirdi. Furkan da çok formda değil ve boyalı alanı domine etmekten uzak ancak tecrübesiyle buraları kapatma şansı daha yüksek olabilirdi. Sertaç ise ilk defa milli takımda bulunuyor ve ilk turnuva tecrübesini yaşıyor. Büyük Britanya gibi nispeten daha zayıf bir rakibe karşı turnuvaya ve milli takıma ısındırılması düşünülebilirdi. Bunun yanında; Shved savunmasında, Furkan Korkmaz ya da Doğuş ile başlanabilirdi. Doğuş, rakibin en önemli skor opsiyonu olan Shved’i yıpratabilir ve maçın sonuna diri kalmamasını sağlayabilirdi. Furkan ise Shved’in tüm savunma zaaflarını işleyebilirdi. Kenan tercihi, bu noktada bize zarar verdi zira Shved savunmasında, statik kalmamak gerekli. Rus yıldız, sürekli arayan bir oyuncu ve zor şutların adamı. Adeta formasının içinde olmak şart. Parkedeki görüntümüze dönersek; takım genel olarak fazlasıyla heyecanlıydı. Frene basılabilecek bazı pozisyonlarda acele edilmesi sonucu kritik dakikaları iyi oynayamadık ve bu yüzden maçı kaybettik (son dakikalarda kaçan 3 tane turnike var). Sete set oyunda etkinliğimiz neredeyse yok gibi ve tüm maçı koş-koş olarak oynamamız da mümkün değil. Zaman zaman çilingir işini görebilecek oyuncularımıza ihtiyacımız var ve bu noktada Sinan Güler’e rahatlık alanı yaratmamız gerekiyor. Asist-top kaybı oranımız, bu noktada en kıymetli istatistik olacaktır. Ek olarak; maç içerisindeki enerji iniş-çıkışlarını kontrol altında tutmak gerekiyor. Takım oldukça istekli, dirençli ve heyecanlı ancak enerjimiz zaman zaman dibe vurabiliyor. 34 yaşındaki Erkan, kenardan gelerek takıma maksimum seviyede enerji katıyorsa bu durum, Erkan’a artı olarak yazılsa da takıma eksi olarak yazılır.
Büyük Britanya maçından da kısaca bahsetmek gerekirse; zayıf rakiplere karşı oynanan maçlarda kendi hücumunuz her daim daha önemlidir. Bu tip maçlar yalnızca atarak da kazanılabilir (Belçika-Büyük Britanya maçı, en yakın zamanlı örnek). Bu bakımdan, önemli şutörleriniz ve skorerlerinizin bu tip maçlarda sahne alması ve kısa sürelerde işi bitirmesi gayet normaldir. Melih Mahmutoğlu’nun dünkü şut performansı, tesadüf değildi. Melih, tam bir ritim şutörü ve onun bu noktada devreye girmesi, hem rakibin maça olan inancını zedeledi hem de kendi takımımızın ritim bulmasını ve havasını yakalamasını sağladı. Büyük Britanya maçı, oyuncularımızın kendine gelmesi açısından oldukça mühimdi ve turnuvanın geri kalan kısmına doğrudan etki edebilecek morali yanında getirdi.
Son olarak; hakemler için de birkaç cümle etmek istiyorum. Ev sahibi gibi değiliz ve bu herkesçe bilinen ve söylenen bir realite. Euroleague sertliğine izin verilmiyor ve bu durum bizim oyun yapımıza doğrudan ve negatif yönde etki ediyor. Oyun yapımız gereği (savunma gereksinimlerimiz ve hücum aksiyonlarımızın başlangıcı); agresif oynamak, sertliği yukarılara çekmek ve top çalmak zorundayız. Bu kadar kolay faul düdükleriyle sistemimizi parkeye yansıtmamız mümkün değil.