Michael Jordan ve 1997-1998 Chicago Bulls kadrosunun, yönetimle ters düşen fikirlerine rağmen 3-peat’e giden yolculuğunu anlatan “The Last Dance” belgeselinin 3. ve 4. bölümleri, 27 Nisan Pazartesi sabahı Türkiye saati ile 10.00’dan itibaren Netflix’te olacak.
Geçtiğimiz hafta yayınlanan ilk 2 bölüm, Jordan ve Bulls’un özel yaşamlarına dair detayları, özel röportajları ve maç içi kayıtları kullanarak organizasyon içindeki çıkar çatışmalarının yanında Michael Jordan’ın ve Scottie Pippen’ın kariyerlerinin yükselişini konu almıştı.
(Eğer seyretmediyseniz, ilk 2 bölüme dair seyretmeden önce bilmeniz gereken 3 şey yazısına bu yazının sonundaki linke tıklayarak gidebilirsiniz.)
The Last Dance’in 3. ve 4. bölümlerinde işlenecek konulara dair fragmanlardan, söylenenlerden ve basketbol tarihindeki istatistiklerden yola çıkarak -spoiler almadan- birkaç noktada bilgi sahibi olmak, belgeseli izlediğinizde seyir zevkinizi mutlaka yükseltecektir.
Seyir zevkinizi artıracak 3 bağlamsal bilgi ile belgeselin 2. haftasına hazırlanalım:
1. Gerilim Dolu Bulls-Pistons Rekabeti ve “Jordan Kuralları”
Detroit Pistons, sert oyun stili ve savunmacı kadro kimliğiyle NBA genelinde 80’ler sonrası ve 90’lar başında “Bad Boys” lakabı ile anılıyordu. Öyle ki; Detroit Bad Boys 1988-89 ve 1989-90 sezonlarında Chicago Bulls’u, “Jordan Rules”u kullanarak 4-3 ve 4-2 mağlup etmişti. Jordan Kuralları adı verilen savunma stratejisinin amacı Michael Jordan’ın dengesini bozmaktı.
Pistons koçu Chuck Daly’nin tanımladığı Jordan Kurallarına göre; Jordan ortada ise zayıf eli olan sola yönlendirilip acilen ikili sıkıştırma yapılacaktı, sağda ise ortaya yönlendirip yine acilen ikili sıkıştırılacaktı, diğer her durumdaki tek kural ise; Jordan yanınızdan geçtiği an onu derhal yere çivilemekti. Koç Daly’ye göre bunun sebebi Jordan’ın soldan da, sağdan da, ortadan da, hatta dışarıdaki hot-dog standından bile size zarar verebilecek olmasıydı.
Michael Jordan, Bad Boys hakkında görüşlerini bir röportajında yıllar sonra “Onlardan nefret ediyordum. Nefretim bu günlerde hâlâ devam ediyor. Olayı kişisel hâle getirdiler. Bizi fiziksel olarak öldüresiye dövüyorlardı” sözleriyle dile getiriyor.
Pistons’a üst üste 2 konferans finali kaybettikten sonra kendisini ve takım arkadaşlarını zihinsel ve fiziksel olarak dayak yemeye hazırlayan Michael Jordan, 1991 Konferans Finallerinde 4 maçta ortalama 40 dakika sahada kalarak 29.8 sayı, 7.0 asist ve 5.8 ribaund ortalamalarıyla Pistons’ı 4-0 mağlup etmeyi başardı. Pistons, elendikleri maçta rakibini tebrik etmeden sahadan çıkıp giderek bu hareket ile hafızalarda yer etti.
2. Dennis Rodman’ın Acayipliklerine Hazır Olun
Renkli saçlarıyla ve ribaund konusundaki canavarlığıyla tanınan ve göz önüne bu şekilde gelen Dennis Rodman’ın oldukça farklı kişiliğine yakından bakma fırsatı bulacağız. Rodman, 14 sezonda 911 maça çıktığı kariyerinde 7.3 sayı, 13.1 ribaund ve 1.8 asist ortalamalarıyla; 5 sezon All-Star, 7 sezon ribaund lideri, 2 sezon yılın savunmacısı olduğu kariyerini Hall of Fame’e seçilerek taçlandırdı.
Mutsuz ve içe dönük bir çocukluk geçiren Rodman, bu sorunlarını 1993 yılında yaşadığı tatsız ve dönüştürücü bir tecrübeyle kötü çocuk kimliğine sığınarak atlattı. Saçını boyattığı çeşitli renkler, yaptırdığı dövmeler ve rakiplerine/hakemlere yaptığı saldırılarla taraftarlar arasında tanınan eski basketbolcu, epeyce çalkantılı da bir özel hayata sahip.
San Antonio Spurs’te oynarken(1993-1994), Madonna ile 2 aylık bir ilişki yaşayan Dennis Rodman, birisi belgeselde yer alacak model Carmen Electra olmak üzere toplam 3 kadınla evlenip boşandı. Basketbolu bıraktıktan sonra profesyonel güreş dahil kamera önünde olduğu birçok iş yapan Rodman, şu günlerde sık sık ziyarete gittiği Kuzey Kore lideri Kim Jong-Un ile de yakın bir arkadaşlığa sahip.
Belgesele dönmek gerekirse, söylenenlere ve fragmanda gösterilenlere göre, bu haftaki bölümlerde Dennis Rodman’ın 1997-98 sezonunun ortasında Las Vegas’a tatile gitme kararı alması da konu olacak. O sırada halihazırda Pippen’ın yokluğunu çeken Bulls’ta kazanma isteğiyle yanıp tutuşan Michael Jordan’ın ise bu gelişmeye karşı tepkisi görülmeye değer.
3. Phil Jackson-Tex Winter-Chicago Bulls Üçgeni
Bu haftaki bölümlerde de Phil Jackson’ın, bencil hedefleri olan yöneticiler ve kazanmak isteyen öfkeli oyuncular arasında kurduğu dengeyi göreceğiz. Japon Budist Okulu’nun öğretisi olan Zen Budizmi dahil birçok konuyu sahaya indirgeyen koç Jackson’ın, bir önceki bölümde de bahsettiğimiz Rodman ile kişisel bağının detaylarını da inceleyeceğiz.
Jerry Krause’un ilk iş olarak organizasyona getirdiği, 2 yıl önce hayatını kaybeden, üçgen hücum stratejisinin geliştiricisi Tex Winter; anlatılan dönemlerde Chicago Bulls’un asistan koçu görevindeydi.
Üçgen hücum; 1, 2 ve 5 numaralı oyuncuların sağ veya sol kanat bölgesinde üçgen şeklinde pozisyon alması, 1 numaranın 2 numaraya verdiği pas sonrası toplu köşeye kat etmesi ve bunun ardından 2 numaranın alçak posttaki 5 numaraya verdiği pas ile 1, 2 ve tersteki 3 numaranın topsuz perde ve kat hareketleri ile boş atış bulmaya çalışması olarak temelde özetlenebilir. Çeşitli varyasyonları da bulunmaktadır.
Yine söylenenlere göre belgeselin bu bölümleri, dönemin koç ekibi olan Tex Winter ve Phil Jackson’ın üçgen hücum stratejisini kullanarak ilk maddede bahsettiğimiz Detroit Pistons’ı ve onların “Jordan Kuralları”nı alt etme yolculuğunu da konu alacak.
İlk 2 bölümü seyretmeden önce bilmeniz gereken 3 şeyi okumak için bu konudaki bir önceki yazıya buraya tıklayarak gidebilirsiniz.