Sevgili basketbol tutkunu kardeşlerim, yaklaşık 2 hafta önce uzun bir basketbol sohbeti yaptığımız Turgay ile konuşurken aklıma Fanatik Basket günlerim geldi ve kendisine zaman zaman basketbol yazmayı özlediğimi söylediğimde ‘’abi sana kapımız her zaman açık‘’ daveti beni gerçekten çok mutlu etti. 2 sene ara verdiğim köşe yazarlığına ne yazarak başlasam diye düşünürken bu sene için aklıma hep tek bir isim geldi ve önceliği ona vermek istedim. ‘’Jan Vesely.‘’
Yaklaşık 20 senelik hakemlik kariyerimi bitirdikten sonra yaptığım yorumculuk ve köşe yazarlığı yıllarında maçları hiçbir zaman bir seyirci gözü ile seyredemedim. Bu arada hakemlik yapmama rağmen basketbol oynamaktan da hiç vazgeçmedim, siz de vazgeçmeyin. Sahada ilk işim adalet dağıtmak ve objektif olmak olduğundan maçları hakem gözüyle değerlendirmekti. Bu biraz farklıdır. Çünkü taraf olduğunda bu ne kadar da olsa biraz sapma gösterir. Bir oyuncunun vücut dili yapacağı ve yapmak istediğini net bir şekilde anlatır yani sadece topu değil oyunun genelini seyretmek ve olacakları hissetmek önemlidir. Bunu yıllardır amatör kümede oynadığım takımda zaman zaman hakemlerle pek anlaşamadığım için de çok iyi biliyorum. Bu sebepten maçları hep biraz farklı bir gözle değerlendirdim ve değerlendireceğim.
İlk yazımı da geçen senelerde bazı konularda çok kızdığım ama bu sene takdiri fazlasıyla hak eden Jan Vesely’e ayırdım.
Jan Vesely’ye Bazı Konularda Kızıyordum
Şimdi diyeceksiniz ki neden kızıyordun. Vesely ya da seyirci tabiri ile Vesely Airlines, Fenerbahçe’de işin hamallık kısmını daha çok yapan yani içerde boğuşan, ribaund kovalayan, fiziki olarak her şeyini veren ve yaptığı smaç ve bloklarla hem takımı hem seyirciyi ateşleyen muazzam bir oyuncu. Buraya kadar her şey muazzam. Lakin kontrol altına alamadığı tek bir şey vardı. Hırsının onun dengesini bozması ve oyundan düşmesi… Gerek rakiple gerek hakemle uğraşması onu geçen senelerde birçok maç oyundan düşmesine sebep olmuştur. Ben hakemlik yaptığım yıllarda kendisine çok benzer bir oyuncu vardı, çok sevdiğim bir oyuncu kardeşim olmasına rağmen her maç bir teknik faul yerdi benden. Çünkü ya hakeme takılır laf söyler ya gereksiz bir şekilde rakiple itiş kakışa girer ortamı gerer sonucunda da uyarılardan sonra bir teknik gelirdi sonra rahatlar işine bakardı. 😊 Bu sebepten ben Vesely ile Mirsad’i çok benzetirim. Buna en yakın örnek geçen seneki Euroleague F4 finalidir. Real Madrid maçındaki en büyük handikap Vesely’nin erken faul alması ve maçı uzun süre Thompson ile oynamamızdı. Burada hatayı sadece Vesely’ye yüklemek haksızlık olur tabii ama Real Madrid sistemi tamamen onun üzerine kurmuştu. Vesely’den önce Fenerbahçe kenar yönetimi de bu tuzağı farkedip onu korumaya almalıydı; belki almaya da çalıştılar ama Vesely’nin zaman zaman kolay faul yapma gibi bir handikabı da var. Gerçi oynadığı pozisyon gereği faul çalınması veya hakemin faul yaratması da kolay. Bunu geçen sene öyle veya böyle yaşadık. Artık ileriye bakmak lazım. Zaten dikkat edin Fenerbahçe bu sene maça Vesely ile başlamıyor kendisi de daha fazla dikkat ediyor ve bu bizim için bir handikap olmaktan çıktı.Vesely’nin Müthiş Gelişimi
Esas konumuz Vesely’nin bizim için ne kadar önemli olduğu ve bu sene kaydettiği inanilmaz ilerlemeler….En önemlisi çok daha sakin ki bu en çok ihtiyacımız olan şey, rakiple ve hakemle gereksiz dalaşmıyor, tahriklere kapılmıyor ve en güzel cevabı yaptığı smaç ve bloklarla veriyor. Faul atışlarını ve kısa mesafe şutlarını geliştirmesi de onu savunulması daha da zor bir oyuncu haline getiriyor. Topu kendine indirdiklerinde asist kovalaması da tadından yenmez bir hal aldı. Bu sene fazlasıyla Udoh rolüne soyunmuş durumda. Ben bu mental gelişimi için hem kendisini hem Fenerbahçe staff’ını kutluyorum. Yeni bir kupa ve MVP’miz olacağından da hiçbir kuşkum yok.
Bir sonraki yazım bu sene Euroleague Final Four’a kimler kalacak başlıklı olacak. Biraz iddialı konuşuyorsun diyebilirsiniz ama birtakım tespitlerim ve öngörülerim var. Bakalım görelim neler olacak.
Hayatın tümü size kolaylıkla neşe, ihtişam ve basketbol ile gelsin. Sevgiler.
Ufuk Akyüz