Basketbolda oyuncuların takıma yararlı olması demek sadece iyi oynamasıyla ölçülmez. Bu oyuncunun takımda yarattığı etkiler bazen bunun bile önüne geçebilir. Örneğin takıma katılan bazı veteranlar kadrodaki ilişkileri ve motivasyonu hat safhada tutma görevini üstlenirler. Bazıları da oyunu çok iyi bildiği için, artık piştiğinden hem oyuncuları geliştirmek, hem de zaman zaman koçluk görevini parkede üstlenmek gibi görevlere sahiplerdir. Bu yazıda Amerikalıların “Court Coach” dedikleri bu oyunculara sırasız olarak değineceğiz.
Rajon Rondo
Yazıya Rondo ile başlamak istedim. Özellikle geçen akşamki GSW maçında sahada yaptıklarının dışında, Lonzo’ya verdiği taktikler, molalarda Luke Walton’a setlere yardım etmesi ve oyuncuların LeBron yokluğunda doğru yerlerinde olması gibi önemli görevleri üstlenerek adeta bir veteran oyunu oynadı. Takımının galibiyet almasında en önemli rolü oynayan Rondo, bu konularda eline su dökülemez karakterde. Zaman zaman istikrarsızlığı ve kopukluk yaşadığı oyunu, onun kariyerinde her zaman bir engel teşkil etti. Lakin Boston’da oynadığı zamanlardan beri gelecekte iyi bir koç olacağının sinyallerini istikrarla vermeye devam ediyor. Oynadığı veteranlardan öğrendiklerinden ve potansiyel yeteneğinden ötürü, gelecekte de bu görevleri fazlasıyla yerine getireceğe benziyor. Lakers’ta olma sebeplerinden birinin takım arkadaşlarına koçluk edebilmesi olduğu çok bariz bir şekilde gözüküyor.
Draymond Green
Tam bir hustle player dediğimiz profilde bir oyuncu olsa da, bu özelliğe sahip diğer oyunculardan onu ayıran ve daha önemli bir seviyeye taşıyan özelliği top yönlendirmesi ve oyun zekası. Onu klasik bir role player olmaktan kurtarıp şu anda GSW gibi bir takımın ana top yönlendiricisi olmasını sağlayan şeylerin başında da parkedeki koçluğu geliyor. Aslında basit bir algoritma. Takımın nerede ne yapması gerektiği, hangi setlerin oynanacağı ve tercihlerin doğruluğu onun sorumluluğunda. Tabii ki top yönlendirici konusunda gayet zengin bir kadroya sahip olasalar da, piramidin üst noktasında Draymond var. Geçen sezon sakat olduğu zamanlarda Steve Kerr işi abartıp ona maç boyunca zaman zaman taktik tahtasını dahi vermişti. Bu konuda da başarılı olduğuna şahsen bir şüphe duymuyorum. Tepede topu aldığında ilk önce şutu düşünememesi onu daha alternatif ve lezzetli tercihler sergilemeye iten unsurlardan. GSW’da top yönlendirici olmakta ne var demeyin. Elinizde ne kadar büyük ve çok silahınız olursa olsun; bunları saha içinde yönetmek, doğru tercihi ve doğru şutu bulmak (eFG) da büyük bir sanattır. Ve Green kazanılan şampiyonluklardaki serüvenlerde iyi bir sanatçı olduğunu bize gösterdi.
Andre Iguodala
Green’den bahsederken değindiğimiz diğer bir top yönlendiricilerin başında geliyor. Her ne kadar sahada büyük bir etkisini görmesek de, faydalı olmak için buna gerek olmadığını anlatan en nadide örneklerden. 2015 NBA Finallerinde sahada yaptıklarının yanı sıra, takımı her zaman en doğru tercihe yönlendirmesi ve takım içi kimyayı inanılmaz iyi tutması onu bu listedeki en önemlilerden biri haline getiriyor. Özellikle liderleştiği Sixers’tan ayrıldığı yıllarda onun bu yönlerini yavaş yavaş görmeye başlamıştık. Ama tabii parçaların en elverişli olduğu takımda o da orkestra şefi olarak çok başarılı bir grafik sergiledi. Şu an parkede uzun süreler kalmasa da ve sakatlıklar yaşasa da, takım arkadaşlarının oyun içi dinamiklerinin gelişmesi ve her zaman doğru pozisyonda bulunabilmeleri için basketbol zekasından enstantaneler sunarak, bu rol için biçilmiş kaftan olduğunu her sezon fazlasıyla gösteriyor. 30 takımın 30’unun da isteyeceği bir karakter olması da, onun kumaşının kalitesine ekstra değerler katıyor.
Chris Paul
Geçen sene Batı finallerinde varlığının ne kadar önemli olduğunu fazlasıyla anladık. Zaten biliyorduk. Formda bir Paul demek size hem skor katkısını verir, hem de bütün takım arkadaşlarını iyi seviyede gösterir. Tam bir kontrol manyağı olan bu adam sürekli topu elinde isteyen bir oyun stiline ve kafaya sahip. Hoş şu sıralar Harden ile verimli bir şekilde paylaşsalar da Chris Paul’u uzun yıllardır tanıyoruz ve ne istediğini biliyoruz. İyi bir skorer olması aslında işin tuzu biberi. Kaan Kural’ın tabiriyle pastanın kreması da diyebiliriz. Paul oyunu en iyi bilenlerden ve en iyi okuyanlardan. Klasik bir pick and roll oyunununda dahi maksimum doğrulukta tercihler yapan bir karakter. Sahada olduğu zaman bütün takımı yönlendirmesinin yanında onlara olumlu oyun alışkanlıkları kazandırıp, rolleri iyi seviyede dağıtabilen bir gard. İşin taktik tahtasında da top yönlendiriciniz olmasını isteyeceğiniz belki de ilk adam. Gerek uzunu oynatmada, gerek kanat oyuncularına doğru şeyi yaptırmada, noktasına kadar doğru oyunlar kurabilen potansiyelde. Karakteri biraz hırçın olsa da iyi geçindiği oyunculara yüksek motivasyon katabileceğini de biliyoruz. Koçların çizdiği setlere ilk önce zekasıyla, sonra da yeteneği ile altın dokunuşu yapar. Geleceğin Hall Of Famer’ı olacağı kesin gözüküyle bakılan Chris Paul bakalım gelecekte koç olup harikalar yaratmayı da isteyecek mi?
LeBron James
Bu tarz oyuncular arasında en çok şey başaranların başında LeBron’un geldiğini söylemek çok da yanlış olmaz. Kendisi hem sahip olduğu yetenek kitiyle, hem de oyunu çok iyi öğrenmiş olmasının verdiği bilgelikle, geçen sezon rol oyuncularından kurulu bir takımı NBA Finali’ne çıkardı. Batıya göre doğu nispeten kolay sayılsa da, gerektiği yerde dümeni eline alarak ve takım arkadaşlarından alabileceği maksimum verimi alarak bunu başarmak gerçekten çok büyük bir şey. LeBron Cavs’a ikinci dönüşünden itibaren mevcut olan saha görüşüne ve oyun zekasına çok şey kattığını bize fazlasıyla gösterdi. Takımın koçu her ne kadar Lue olsa da bu her zaman LeBron’un takımıydı. Bunu liderlik veya popülarite açısından söylemiyorum. Takıma, mevcut olan setleri ve oyun planlarını, kendi bilgisi ve donanımıyla monte eden, adeta bir koç gibi aktaran LeBron James’ti. Ona uygun oyuncuları bulmanız, yüksek kalite oyuncular olmasa da LeBron için yeter. Topu getirir en doğru pozisyonu ayarlar, bitirir ya da bitirtir. LeBron ile oynamak kolay gözükse de bir o kadar da zorlu bir süreç. Yıldız olan oyuncular onunla oynayabilmek için her daim fedakarlık yapmak zorunda kaldılar. Hatta koçlar da zaman zaman koçluğu ona bıraktılar. Çünkü onunla oynarken o yapıdan verim almak istiyorsanız, yapmanız gereken şey bu. Taktik tahtasında çizdiği setleri adeta Hannibal dizisindeki Will Graham gibi önce hayal eder, sonra da uygular. Zaman zaman bu yetmeyince bütün her şeyi yapmaktan da geri kalmaz.(Indiana serisi 5. maç) Bazen gerekmesine rağmen yüzde yüzüyle oynamasa da, takıma alıştıktan sonra herkesi yüzde yüzüyle oynatacak derecede bir saha koçu LeBron. Lakers projesinde de bunu uygulamaya yavaş yavaş başladı.
Bu tip oyuncuların değeri, özellikle günümüzde katlanarak artmakta. Bakalım gelecek yıllarda kaçını bu camiada koç olarak tekrardan göreceğiz.