Yeni Zelanda-Türkiye maçından önce her iki takım da 2020’deki olimpiyat elemeleri için vize almayı hemen hemen garantilemişti. Zira Türkiye maksimum 18, Yeni Zelanda ise maksimum 36 sayı farkla karşılaşmadan yenik ayrılsa bile her iki ekip de bu anlamda hedefine ulaşacaktı.
Ay-yıldızlılar sadece 9 kişilik dar bir rotasyonla oynadı ama Yeni Zelanda savunmada o bilindik sertliğinden uzak olunca milliler hücumda görece rahat hareket etme imkânı yakaladı. Hatta Semih dinlendiğinde yaşadığımız fiziksel dezavantaja rağmen Melih’in ve Cedi’nin önderliğinde skor üretmeyi sürdürdük.
Oyunun final bölümünde Okyanusya temsilcisi Fotu’nun çengel atışıyla öne geçtiğinde perdenin kapanmasına 30 saniye vardı. Cedi’yle hücumdan boş dönünce topla buluşan Webster’a faul yapmayı tercih etmedik ve turnuvayı mağlubiyetle kapattık.
Gelgelelim, Dünya Kupası’na galibiyetle veda etsek dahi bunun küçük çaplı bir prestij kazanmak dışında hiçbir anlamı olmayacaktı. Cedi ulusal takımdaki kariyer rekorunu bu maçla kırarken Melih’in hem hareketli hem de sabit pozisyonlarda sergilediği şut performansı görülmeye değerdi. Ege ve Yiğit de turnuvanın heyecanına gene bu maçta daha fazla süre alarak ortak oldular. Yalnız, Delany’nin fark yaratan atletizmi bana göre mücadeleye estetik katan en önemli detaydı.
Kenarda formasız Pero Cameron’u görmek ilginç ve güzeldi ayrıca. Zaman nasıl da çabuk geçiyor…
Mehmet Şükrü Özen